7

166 21 21
                                    

⋆ ˚。⋆୨୧˚ ˚୨୧⋆。˚ ⋆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⋆ ˚。⋆୨୧˚ ˚୨୧⋆。˚ ⋆

Kızgınlığım sonunda bittiğinde Katsukinin getirdiği tüm kıyafetleri katlayıp güzel bir çantaya koymuştum, aralarından bir tanesini çalmıştım ama fark etmezdi bence.

Shotoların evine vardığımda uzun zaman sonra ilk kez geldiğimi fark ettim, kapıyı Katsukiye aşırı benzeyen bir kadın açtığında annesi olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu. Beni nazikçe ağırlayıp içeri davet ettiğinde Shoto ve Endeavour amca oturma odasındaydı. Onlara selam vermek için odaya girdiğimde Shotonun bakışları garipti, tüm bedenimi süzüp duruyordu.

''İyi misin?'' dediğinde kaşlarımı çatarak kafamı salladım.

''Ne için gelmiştin?'' diyen Endeavour amcaya dönüp elimdeki çantayı gösterdim, ''Katsukinin bende kalan birkaç kıyafeti vardı onları getirdim.'' dediğimde Shotonun çenesinin gerildiğini fark ettim. Endeavour amca kısaca bir şeyler söyleyip önüne döndüğünde ben de odadan çıkıp merdivenleri çıkıyordum, çok garip bir ortamdı...

Odasının kapısını tıklatıp geldiğimi haber verdiğimde beni içeri aldı, kıyafetleri verip çıkmak üzereydim ki ''T-shirtüm yok.'' demesiyle gergince gülümsedim. ''Emin misin?''

Tekrardan ''Skull T-shirtüm yok.'' dediğinde pes ederek ''Bende kalırsa fark etmezsin diye düşünmüştüm.'' dediğimde çantayı yere koydu. ''O t-shirt çok önemli, mutlaka geri getir.'' dediğinde kafamı salladım, odasından çıkmak üzereydim ki arkamdan gelip kapıyı kapattı, anlamayarak ona döndüğümde ''Okumak istediğin kitap bende var.'' dediğinde gözlerim parıldayarak kitaplığına yürüdüm, yatay koyulan tek kitap okumak istediğim kitaptı, Batan Güneş -Dazai Osamu...

Anneme Katsukiyle birlikte olduğumu yazıp kitabı okumaya başladığımda o da gitarıyla uğraşıyordu, önüne aldığı bir kağıda birkaç söz yazıp gitarıyla çalıyor sonra kağıdı buruşturup atıyordu, en sonunda kağıda uzun bir süre bir şeyler yazdığında tüm ilgim ona kaymıştı.

Oturduğum puf koltuğu onun yanına taşıdığımda beni fark etmemiş gibi bir şeyler yazmaya devam ediyordu, kağıda baktığımda ingilizce yazdığını gördüm. Sonunda kağıdı bırakıp gitarını ayarlamaya başlayıp çalmaya başladı, elektro gitarını kullanmıyordu.

Birkaç dakika boyunca çalmaya ve mırıldanmaya devam etti ve yer yer ayarlamalar yaptı, birkaç saat sonunda şarkıyı çalarken söylemeye başlamıştı. Gözlerimi kapatıp sadece şarkısını dinledim. Bu nazik sesin sahibi olduğunu düşünmek çok garipti, gözümle ne kadar vahçi bir insan olduğunu gördüğümden olsa gerek inanasım gelmiyordu.

Şarkısını bitirdiğinde beni daha yeni fark etmiş gibi gerilmişti, ''Bundan kimseye bahsetmiyorsun.'' dediğinde gülümseyerek kafamı salladım. ''Merak etme kimseye sesinin bu kadar yumuşak çıkabildiğini söylemem.'' dediğinde gitarını yere koyup bana döndü.

Violet for Roses •BakuDekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin