04: Hiçbir şeyin yoksa, kaybedecek de bir şeyin yoktur.

378 39 70
                                    

🎶: Love Story

🎶: Love Story

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••

Jisung ve Minho uzun bir süre daha aynı pozisyonda kalmışlardı. Birbirlerinin kollarındayken hayatlarında hiç hissetmedikleri kadar huzur dolu hissediyorlardı.

Ruhları ve bedenleri birbirine karışmış vaziyetteyken saatlerce kendilerine birbirlerini anlattılar. Neler sevdiklerinden, nelere üzüldüklerinden, sevinçlerinden, hayal kırıklıklarından, her şeyden...

Onlar için çok kısa gibi gelen sürede ne kadar çok şey anlatabildilerse o kadar şey anlattılar birbirlerine. Ettikleri tek kelimeden bile sıkılmadılar. Sanki birbirlerini çok uzun zamandır tanıyormuş gibi sohbet ettiler.

Akşam yemeği zamanı yaklaştığında artık gitme zamanı gelmişti. Jisung hoş bir kızıla bürünen havaya üzgün bir bakış attı. Minho'dan ayrılmayı hiç istemiyordu ama zaten öğlen yemeğini ve ilkindi çayını kaçırmıştı, yemeğe de katılmazsa halası onu geminin güvertesinden aşağı sallandırırdı.

Sırtını geminin demirlerine vererek Minho'nun hâlâ beline sarılı olan kolları arasında döndü ve kafasını kaldırarak göz göze gelmelerini sağladı. Genç adam hâlâ ona tüm dünyası Jisung'muş gibi bakıyordu. "Yarın akşam yemeğinde kardeşinle birlikte bana ve aileme eşlik etmenizi rica etsem, kabul eder misiniz?" Bu soruyu sorması bile bir hataydı. Minho çok kısa bir sürede o ne isterse her şeyi yapabilecek kıvama gelmişti.

Minho, Jisung'un beline sarılı olan ellerinden birini çekip gencin elini tutup dudaklarına götürdü. Gülümseyerek üstüne küçük bir öpücük kondurdu. "Ben kimim ki sizin isteğinizi geri çevireyim? Ama halana ve kardeşine rahatsızlık vermek istemeyiz."

Jisung, aklına halası ve kardeşinin ufacık temasla bile verdikleri tepkiler gelince içten içe göz devirdi. Minho eğer akşam yemeği teklifini kabul ederse hemen onları evlendirirlerdi bundan emindi. "Seni sevdiler merak etme. İletişimimiz konusunda bizden çok daha heyecanlı gibilerdi."

Minho, Jisung'a yaramaz bir ifadeyle baktı. "Hm, nasıl tepkilermiş bunlar bana anlatır mısınız Bay Han?" Jisung da Minho'nun küçük oyununa ayak uydurmaya karar verdi. Kollarını onun boynuna sarmasıyla Minho nefesini tuttu. Artık bu ona hiçte oyun gibi gelmiyordu. Jisung, Minho'nun dudaklarına kaymış olan bakışlarını genç adamın gözlerine çıkardı. "Biraz insanlar tarafından övülmeyi seviyorsunuz sanırım Bay Lee." Biraz yaklaşıp burunlarını birbirine sürttü.
Bunu yaparken her an dizlerinin bağı çözülüp bayılabilirdi ama Minho'nun bıraktığı titrek nefesi duymak buna değerdi.

Gözleri birbirlerine iyice kenetlenirken tam dudakları da ruhları ve bedenleri gibi birbirlerine kavuşmak üzereydi ki bir ses buna engel oldu.

"Daha neler abi!?"

"Ama ben demiştim."

"Ben seni böyle mi yetiştirdim?"

Minho'nun yüzünü buruşturarak alınlarını birbirine yaslamasıyla Jisung gözlerini kapatarak kıkırdadı. Duyduğu ses Minho'nun gözlerini anında açmasını sağlarken Jisung'un alnını öpüp istemeye istemeye geri çekildiğinde ikisi de ailelerine döndüler.

Titanic ~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin