Hoseok yatağının yanında masada bulunan vazodaki ayçiçeğine bakarken çok mutlu bir gençti;Sadece önceki gün jungkook'tan aldığı, öğleden sonra çiçekçiye gelmesi ve böylece Hoseok'un stüdyosuna gitmeleri ve çalışmaya başlayabilmelerini isteyen mesajı düşünüyordu.
Hoseok çok heyecanlıydı,onun hakkında neler öğrenebileceğini düşünüyordu ve onu yakından tanımayı o kadar çok istiyordu ki...tüm bu güzelliğin ve dinginliğin arkasında Hoseok, görünüşünden çok daha güzel birşeyin olduğunu düşünüyordu ve olanda buydu,adamın çiçekleri neden bu kadar çok sevdiğini öğrenmek istedi. Hoseok çok meraklı bir gençti.
...
Yine "Jeon Çiçekçi Dükkanı"önündeydi,açıkça gergindi ama heyecanlıydı.Kapıyı tamamen açıp içeri girdiğinde zil sesi duyulmadı,çünkü kapı yarı açıktı. Yine o harika yerdeydi,Hoseok tezgaha varana kadar çiçeklerin tadını çıkararak etrafta dolaştı.Orada jungkook'u bulabileceğini düşündü ama orada değildi,bir yandan diğer yana bakarken biraz kaybolmuştu,jungkook'u bir yerde bulabilecek mi diye bakıyordu.
Ta ki tezgâhın diğer tarafındaki,oraya en son geldiğinde orada olduğunu fark etmediği kapıyı görene kadar,yaşlı adamın oradan olabileceğini düşünerek kaşını kaldırdı ama içeri girmemesi gerektiği kesindi,ama Hoseok'un hâlâ jeon'u arama bahanesi vardı,bu yüzden adını seslenmek yerine oraya girip merakını gidermek için bu bahaneyi kullanacaktı.
Bu düşünceyle tezgahın etrafında dolaştı,kapıya ulaştı ve yavaşça açtı.
Hoseok'un aralık dudakları ve iri gözleri şaşkınlığını ele veriyordu.Çicekçinin geri kalanından daha büyük bir yer bulmayı beklemiyordu.Hâlâ ayakta durup etrafa bakarken şaşkınlığı bir gülümsemeye dönüştü.Çatısı ve cam pencereleri olan bir kaleye benziyordu,Hoseok orada ölürse mutlu öleceğini düşündü.Sonra bakışları jungkook'un gül olduğunu düşündüğü bir çiçek sürüsünün önünde çömelip onlarla konuştuğunu gördü.
Güllerle konuşuyordu,bu farkındalık Hoseok'un keyifle gülümsemesine neden oldu.
...
- Böyle hissetmek iyi birşey,değil mi? Yoksa bu bana sorun mu yaşatır?
Jungkook gülleriyle uzun bir sohbetin ardından yorgun bir şekilde iç çekti,bu tür sohbetler yapmak kendi bilinci için iyiydi,ama güllerin onu dinlediğini ve ona cevap verdiğini düşünmek de güzeldi.
Ayağa kalktı ve topuklarının üzerinde döndü, Hoseok muhtemelen yakında gelecekti.Ama Jungkook orada düşüncelerini süsleyen kişinin ona baktığını görünce olduğu yerde durdu. Ne zamandır oradaydı?
Çocuğun gözlerinin büyüdüğünü,ağzının açılıp kapandığını gördü;muhtemelen onu izlerken yakalandıktan sonra ne söyleyeceğini düşünüyordu.
- Ben özür dilerim,ben sadece...uh...sizi arıyordum ve burada olabileceğinizi düşündüm.
Jungkook topluma göre pek de mantıklı olmayan bir eylemde görüldüğü için biraz utanıyordu ama çocuğa işkence etmeyecekti,zaten çok gergin görünüyordu.
- Ah,sorun değil,endişelenme.- dedi jungkook yaklaşırken - umarım beni akıl hastanesine bildirmezsin - gülümsedi,alt dudağını ısırdı; bu hem utandığı zamanlarda hemde başka durumlarda onun karakteristik özelliği olan bir davranıştı.
Hoseok zorlukla yutkundu ve dudaklarına değil söylediklerine dikkat etmeye çalıştı.
- Merak etmeyin daha kötüsünü yapıyorum- gülümsedi - ve aslında bu bana sizin çok aklı başında bir adam olduğunuzu kanıtlıyor Bay Jeon
Jeon yaklaştı,ellerini ceplerine koydu ve Hoseok'un yakınındaki küçük balkonun ahşap sütununa yaslandı.
- Sana çok mu yaşlı görünüyorum?
- Hayır,hiç de değil...neden sordunuz?- Hoseok Jungkook'un yakınlığından dolayı biraz utangaç hissetti.
- Bana Efendim diyen tek kişi sensin,çok yaşlı olduğumu mu düşünüyorsun?
- Hayır hayır! Bay Jeon,bu sadece...bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum,gerçekten yaşlı olduğunuzu düşünmüyorum,yaşınızı bilmeme rağmen,aslında oldukça genç görünüyorsunuz,belki sizin bir şekilde üstün olduğunuzu düşündüğüm için bu şekilde hitap ediyorum...
- Bir bakıma üstün olduğumu mu düşünüyorsun?
- Evet...tecrübeli gibisiniz...
Jungkook çocuğun son cümlesiyle bırakacağı kahkahayı tuttu,çocuk utanmasın diye eğlendiğini gizlenmeye çalışarak başını eğdi ama nafileydi.
- Ah, bana gülmeyin...
Başını kaldırıp baktığında,dudaklarında sevimli bir somurtkanlık ve kollarını göğsünün üzerinde kavuşturmuş olan çocuğu gördü.
- Özür dilerim ama böyle söylediğinde sanki beni porno filmlerinde ki baskın biri gibi görüyorsun - ve kendi konuşmasıyla jungkook kahkasını daha fazla tutamadı.
Başta Hoseok utançtan kızardı,ancak kısa sürede durumun mizahını görmeye başladı ve kontrol altına alınan kahkahalarla jungkook'a katıldı.
- Beni güldürdüğün için Hoseok,sığınağıma izinsiz girdiğin için seni affedeceğim ama bir daha ki sefere... aynı merhameti göstermeyeceğim- dedi eğlenerek gülümserken Hoseok'un yanından geçerek seranın çıkışına doğru ilerledi.
Hoseok alt dudağını ısırdı ve yüzünü bir gülümseme süslerken gözlerini kapattı.
- Hadi Hoseok,yapacak işlerimiz var,dükkanı kapatmam lazım,orada öylece durma.
Hoseok daha sonra uyandı ve Jungkook'u takip etti.
Jungkook'un eşyaları yerli yerine yerleştirmesine ve dükkanı kapatmasına yardım ettikten sonra Hoseok, boyalar ve çiçekler arasında harika bir sohbet ederken,Jungkook'a evinin yolu boyunca rehberlik etmeye başladı.
....
Bir bölüm daha bitti✨
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın sonraki bölümde görüşürüz 👋🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DYES AND FLOWERS
FanfictionJeon Jungkook,30 yaşında huzurlu hayatında başka hiçbir şeyin olmayacağını düşündü,ancak böyle bir düşünce, basit bir gülümseme karşısında kalbinin çılgınca attığını hissettiğinde paramparça oldu. Boyalar ve çiçekler arasında, Jungkook hayatı bo...