Sadece üç kişinin yaşaması için oldukça büyük bir evdi,Hoseok yolda gelirken tek çocuk olduğunu söylemişti.Jeon o evin uçsuz bucaksızlığını daha içeri girmeden fark etti,hareket eden ve onu ulaşmak istediği yoldan saptıran çift kutuplu merdivenler olsaydı şaşırmayacağını umuyordu.
- kusura bakmayın,ailem biraz abartmış...
- Biraz?- jungkook eğlenerek sordu.
- Evet...ama onlar iyi insanlar - jeon bu sözleri söylerken genç adamın yüzünde gururlu bir gülümseme gördü.
- Haydi içeri girelim,umarım stüdyoyu beğenirsiniz...- son sözleri daha çok kendi kendine söylemişti ama bunlar jungkook'un kulaklarından kaçmamıştı.
Hoseok'un evin kapısını açmak için anahtarı yerleştirmesini izlerken Jungkook endişelendi,belki de çocuğun ebeveynleri orada bu kadar yaşlı birini çocuklarıyla görmekten hoşlanmazdı,yani eğer o olsaydı bundan hoşlanmazdı,Yori ya da Hanna eve kendilerinden yaşça büyük biriyle gelseydiler kalp krizi geçirirdi.
Doğrusu aptalca bir karşılaştırmaydı, lçocukları hâlâ çocuktu ve Hoseok da yetişkindi...? Ergen mi? Daha da iyisi,tam yaşında bir genç.Hoseok ailesini bilgilendirmiş miydi? Jungkook endişeliydi, gerçekten herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorudu.
- Ailene geleceğimi söyledin mi?
- Ah evet,ama evde değiler onlar çalışıyor.
Hoseok kapıyı açtı ve yaşlı adamın geçmesi için yer
verdi-Küçük köşeme hoşgeldiniz.
Ve Jungkook ne kadar küçük bir köşe diye düşündü,evin giriş holüne adım atar atmaz kaşları çatıldı,otelde miydiler yoksa evde mi? Tamam daha çok bir malikâneye benziyor,jungkook'un evi küçük değildi ama o kadar da büyük değildi;tabiri caizse "ünlü" bir çiçekçinin maaşına yetecek kadardı. Büyük düğünler,doğum günleri ve genel olarak partiler için jungkook'la her zaman iletişime geçilirdi,her hafta bir tür gösterişli parti düzenlemeyi seven o şehrin zengin insanları arasında çok ünlüydü ve küçük şeyler için çiçekçisini ziyaret edenler her zaman vardı. Bugünkü hâline gelmek için çok çalışan bir çiçekçi. Bunu düşünürken jungkook,hayatta istediği herşeye sahip olabilecekmiş gibi görünen bir çocuğun şehirdeki küçük bir kursta ne yaptığını merak etti, şimdi en ünlü sanat okullarından birinde olabileceğini biliyordu.
Jungkook,çocuğu evin içinde takip ederken her yer baktı,ikinci kata çıkan bir merdivene ulaştılar ve içinde çeşitli tabloların bulunduğu beyaz duvarlı bir koridora girdiler,bu tablolar jungkook'un gözünde inanılmazdı...Jeon dikkatini çeken bir tanenin önünde durduğunda gözleri kamaştı, muhteşemdi ve kesinlikle birçok tablo arasında en büyüğüydü ve duvarlar bu kadar uzun olmasaydı tablonun oraya sığacağından şüpheliydi.
Bu ayrıntılı,azgın bir denizin tablosuydu ve her köşede renkler mükemmel bir şekilde karışıyordu, yıldızlı ve sakin gökyüzü tablodaki deniz coşkusuyla çelişiyordu,oradaki duyguyu görebiliyordunuz,hissedebiliyordunuz.Jeon böyle bir duyguyu parmaklarıyla nasıl ifade etiğini bilmek istiyordu.
O muhteşem eserin yazarına ihanet edecek birşey arıyordu ki,köşelerinde imzaya benzeyen ama baş harf olan küçük harfler gördü,ismini teşhis edemiyordu.Jungkook en ünlü ve bilinen ressamların isimlerini biliyordu,bu yüzden bu eserlerin kime ait olduğunu merak ediyordu.
- Bu ressamı tanımıyorum,yeni mi?
Hoseok yaşlı adamın konuşmasını duyunca yürümeyi bıraktı,adımlarını olduğu yere geri döndürdü,yanında durdu ve jungkook'un yaptığı gibi tabloya baktı ama aynı bakışla değil,daha sert ama gururlu bir bakışla.
- Sadece yaş itibarıyla uzun zamandır resim yapıyor ama bilinmiyor.
- İnanılmaz - dedi jungkook yanındaki çocuğa bakarak.
- Evet, çok güzel - Hoseok yaşlı adama doğru gülümsedi.
- Onunla tanışmak ve kendini nasıl bu kadar güzel ve içten ifade edebildiğini bilmek isterdim- dedi jeon düşünceli bir şekilde.
Ve Hoseok bu durumdan yararlanmak için harika bir fırsat gördü.Genç adamın bir sonraki konuşmasına kadar bu eylemi birkaç saniye anlamadan izelyen Jungkook'a elini muzip bir gülümsemeyle uzattı.
- Tanıştığıma memnun oldum,ben ressam
Jungkook ona şaşkınlıkla baktı ama çok geçmeden yüzünde keyifli bir gülümseme belirdi.Bu sözleri bir tür tavlama cümlesi,çocuğun yaptığı bir şaka olarak algıladı.Sonra elini sıktı.
- Bu bir tür ressam şakası mı?
Ellerini bıraktılar ve en küçüğü dikkatini tekrar tabloya çevirdi ama Jungkook hâlâ ona bakıyordu. Hoseok sol elini saçlarının arasından geçirdi ve sihirli bir hareketle saçlarını geriye attı.
- Ah...olabilir ama aslında bu tablonun ve bu koridordaki diğer tabloların yazarı benim
Jungkook ne diyeceğini bilmiyordu,etkilenmişti ve kafası karışmıştı,Hoseok aynı yeteneği kursta göstermedi.
- Bu çok tuhaf- en büyüğü birkaç saniye sonra dedi.
Hoseok kahkahayı patlatı.
- Genellikle insanlar beni övüyor ve " vay be bununla çok para kazanabilirsin" diyorlar,ama siz gelip bunun çok tuhaf olduğunu söylüyorsunuz.- gülümsedi,gözlerinin ucuyla yaşlı adamın dudaklarını süsleyen kurnaz gülümsemeye baktı.
- Sadece...sınıfta aynı yeteneği göstermiyorsun.
- Neden bunu yapayım? İlgi istemiyorum,şimdi olmaz...ve etrafta bu kadar insan varken konsantre olamıyorum.
Jungkook anlayışla başını salladı ve tekrar yürümeye başladılar.
Jeon'un kafasında hâlâ birçok soru vardı ama kendisinin kafasını sorularla doldurmamanın en iyisi olacağını düşündü.
Hoseok basit ama karmaşık bir çocuğa benziyordu,bu mantıklı mıydı? Jungkook anlamaya çalıştı,o zamana kadar en küçüğü on dokuz yaşındaki bir çocuğa göre belli bir karmaşıklık sergilemişti,ama daha da büyük bir sadelik sergilemişti ki bu çok sevgimliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DYES AND FLOWERS
FanfictionJeon Jungkook,30 yaşında huzurlu hayatında başka hiçbir şeyin olmayacağını düşündü,ancak böyle bir düşünce, basit bir gülümseme karşısında kalbinin çılgınca attığını hissettiğinde paramparça oldu. Boyalar ve çiçekler arasında, Jungkook hayatı bo...