zorbalarla başa çıkma yöntemi

118 13 2
                                    



Mingyu


Bazenleri elimde olmadan da olsa tam bir salağa dönüşüyordum, bunu kabul etmeliydim.

Öfkelendiğimde deli gibi davranıyor olmak oldukça aşina olduğum bir durumdu. Sürekli öfkelenen bir yapım yoktu gerçi ama hassas olduğum durumlarda kolayca öfkelenebiliyordum, üstelik öfkemi bastırmak benim için çok zordu. Sadece, kontrol edemiyordum işte.

O zaman da öfkeliydim, öfkemden dolayı ona tam bir pislik gibi davranmıştım. Beni öfkelendirecek hiçbir şey yapmamış olsa bile gerçek buydu, öfkelenmiştim ve bu beni daha da sinirlendiriyordu. Elimdeki kırık gözlüğü avcumun içinde adeta bir stres oyuncağına çevirirken, bir yanımın da onun yerinde kim olsa onunla aynı tepkiyi verirdi diye düşünmesine engel olamıyordum.

Öfkeli olmaya hakkı olan o'ydu, ben değil. Kurmam gereken mantık buydu, ama şansa bakın ki ben mantığımı yalnızca hayatımdaki en önemli kararları verirken kullanıyordum.

Kişilik olarak insanların davranışlarına takılan biri de değildim. Hem de hiç. Buna rağmen Jeon Wonwoo'nun bana olan davranışını ve bana karşı aldığı tavrı düşünmeden edemiyordum. Olanlardan sonra fena halde kafama takılmıştı.

Karmaşık düşüncelerle dolu olmak bende sadece kafamı sanki bir aparatmışçasına yerinden çıkararak kenara koyma isteği uyandırırken, her beş saniyede bir odanın duvarına vurduğum kafamın içi sanki alev alıyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı.

Gözlerim kapalıyken gerginlikle yaptığımı bildiğim bir şekilde sırıttım.

Onun uysal bir ev kedisi olmasını beklemiştim, ama tam bir sokak kedisi çıktı ha?

Jungkook'un odaya adımladığını duyduğumda beni zihin karmaşamdan kurtardığı için ona içimden teşekkür etmiştim. Elimdeki gözlüğü görmemesi için onu hızlıca cebime sakladım, Jungkook'a Wonwoo'nun kapıyı suratıma çarptığı olayını anlatmıştım ama gözlük kısmından haberi yoktu. Bilmese daha iyiydi.

Yataktaki pozisyonumu değiştirirken gri renkli ve özenle düzenlenmiş olan yatağa uzandığımda, ensem Jungkook'un soğuk yastığına değmişti ve iyi hissetmiştim.

O'nun kadar soğuk değil, ama idare eder.

Kendimi aptalca sırıtırken bulduğumda bana seslenen arkadaşıma bakmak için kafamı yastıktan zor bela da olsa kaldırmıştım ve aynı anda Jungkook bana doğru bir içecek kutusu atmıştı. En sevdiğim içeceği havada yakaladığım gibi yeniden oturur pozisyona geçtim ve sırtımı yatak başlığına yaslarken içeceğin kapağını açtım.

"Çarpmanın etkisi aklını sarsmış gibi görünüyor dostum. Bu kadar sessiz olmana alışkın değilim." Jungkook büyük gözlerini üstümde gezdirdiğinde alayla gülümsedi. Burnundaki sargıyı çıkartmıştı, yeniden her zaman olduğu gibi yakışıklı gözüküyordu.

Haklıydı, özellikle birkaç gündür tuhaf bir şekilde sessizdim. Aniden bunun farkında olmak hoşuma gitmemişti.

Sırtım arkama yaslı bir şekildeyken sağ bacağımı kendime doğru çektiğimde Jungkook'un küçük kıkırtılarına kulak asmadan içeceğimi yudumladım. O da bunu pek umursamamıştı. Benden bir cevap beklentisi olmadan, duvarında asılı duran akustik gitarını kaptı ve çalışma masasına geçti. Bu aralar yeni bir beste üzerinde çalışıyor olmalıydı.

"Yalnız sakın hastalanayım falan deme. Geleceksin, değil mi?" Jungkook'un arkası bana dönükken ve gitarını akort etmekle meşgulken söylediklerine koca, alaylı bir gülümsemeyle yanıt vermiştim.

romanticizing mindfuck | meanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin