Dişlerimi fırçalarken iyi görünüyordum. Ciddiyim, iyi görünmek için hiçbir şey yapmadığım zamanların hepsinde gereksiz yere iyi görünüyordum ve bu çok can sıkıcıydı. Demek istediğim, tuvalet banyosunun karşısında diş fırçalarken iyi görünmek yerine eğlenceli bir partide kadehimi arkadaşlarımla tokuştururken iyi görünebilirdim. Sesimi kullanabilmek iyi olduğumu düşündüğüm şeylerden biriydi, bir etkinlik ortamında sahnede şarkı söylerken de iyi görünebilirdim.Ya da bunların ikisi de olmazdı çünkü ben ne partilerde bulunabilirdim ya da bir etkinlikte şarkı söyleyebilecek kadar rahat olabilirdim.
Aklımda dolanan düşünceler beni gerçek hayatımdan alıkoyarken birdenbire hapşurdum ve ağzımdaki tüm köpük aynaya sıçradı. Bıkkınlıkla gözlerimi kapatıp kafamı geriye savururken diş fırçamı ısırdım ve içimdeki karamsarlığın kendini dışa vurmasına izin verdim.
Bugün dünden daha da boktan olacak Jeon Wonwoo.
Pek optimist birisi olduğum söylenemezdi.
Geriye attığımdan dolayı ağırlaşan kafamı yavaşça kaldırdığımda, diş macununun aynadaki yansımamı kapattığını fark ettim ve bu beni güldürdü. Neyse ki oyalanmam kısa sürdü, hızlıca dişlerimi fırçalamayı bitirip kirli aynayı temizledikten sonra banyodan çıktım.
Artık bir gözlüğüm olmadığı için, her ne kadar onları sevmesem de kontakt lenslerimi takmaya karar vermiştim. Dün yaşadığım şey tam bir çin işkencesiydi, bunun olmasına tekrar göz yumamazdım. Annem sorduğunda ona gözlüğümü eve gelirken kırdığımı söylemiştim. Bunu ona söylerken uzun boylu çocuğun rahatsız edici bakışlarını üstümde hissedebiliyordum, çok garipti.
Babam beni kampüsüme bıraktığında arabayı tam da dün Taehyung denen çocuk ile karşılaştığım yerde durdurmuştu. Babamla vedalaşıp arabadan indim, aklımda dün Taehyung'la yaşadığım karşılaşmayı tekrardan canlandırdığımda dudaklarımın kenarları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. Bu anıyı kafamda bir yerlere ilginç ama tatlı bir anı olarak kaydetmiştim.
Ah, tabii, dün Taehyung beni bisikletiyle evime bıraktıktan sonra annem ona eve gelip akşam yemeğine katılması için teklif bile sunmuştu -bana kalsa bunu hayatta yapamazdım- ama o bunu reddetmek zorunda olduğunu söyleyerek bisikletiyle gelmiş olduğumuz yoldan geri dönmüştü ve onunla bu şekilde vedalaşmıştık.
Bu sabah da soyut dünyamda yaşıyor olmalıydım. Şikayetçi değildim, orası daha güzeldi.
Gözlüğümü ittirme alışkanlığım kendini gösterdiğinde orada bir gözlük olmadığını tekrar ve tekrar anımsadım ve kendime göz devirdim. Alışkanlıklar sinir bozucuydu. Her şeyin sinir bozucu olduğunu düşünmek de sinir bozucuydu.
Kampüsten içeri adımlarken yeni tanıştığım arkadaşlarımdan biri olan Dokyeom'la karşılaşmıştım. Onunla bölümlerimiz aynıydı, bir aralar kafeteryada tanışmıştık. Gerçi ben tanışmamıştım, o benimle tanışmıştı. Tüm arkadaşlarım için aynısı geçerliydi. Her istediğimle kolayca tanışmam zordu, her zaman insanların ilk adımı atmasını bekleyen biri olmuştum.
Dokyeom'la dersliğimize doğru ilerlerken birbirimize son günlerde neler yaptığımızdan bahsettik. Bana gözlüklerimin nerede olduğunu sordu, ben de ona 'kırıldılar' cevabını verdim. Bana gözlüksüz daha iyi göründüğümü söyledi ama bu iltifattan içten içe hoşlanmadım.
Gözlüklerime ihtiyacım vardı, onları sürekli takmak durumundaydım ve basitçe 'gözlüklü' biri olmak zorundaydım. 'Gözlüklerin olmadan daha iyisin' ya da 'gözlüklerin olmadan daha farklı görünüyorsun' gibi iltifatlar sadece sinir bozucuydu. Hatta belki bana 'gözlüklerinle tam bir inek gibi görünüyorsun' dese bunu daha az sinir bozucu bulurdum. Yine de ona teşekkür edip bu konuyu geçiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
romanticizing mindfuck | meanie
FanficJeon Wonwoo'nun bozuk gözleri, baktığı her yerde Kim Mingyu'yu görmeye başlar. [meanie]