ıslak kedi

123 15 11
                                    


Mingyu


"Jeon Wonwoo ha? Bu şerefsizi gördüğüm yerde yüzünü parampara edeceğim." Jungkook sargılı burnu yüzünden grip olmuş gibi konuşuyordu, ya da bir sivri sinek gibi, neyse, onun bu haline güldüm. Sırasında iyice yaydığı bacaklarından birini hafifçe itekleyerek onun yanındaki sıraya oturduğumda masanın altına sığamayan bacaklarımı masanın üstüne kaldırmıştım. 

"En azından o kapı küçük çüküne çarpmak yerine koca burnuna çarptı."

Söylediğim şey, kulağa aklımdan geçirdiğim şeyden daha komik geldiğinde dişlerimi göstererek sırıtmıştım. Jungkook yavaşça kafasını çevirerek bana baktı ve hiçbir şey söylemedi. Gözlerim sargılı burnuna odaklandığında daha çok gülmek istedim. İçimdeki palyaço, Jungkook'un bu hali hakkında rencide edici şakalar yapmak istiyordu.

"O elemanın o kapıyı bilerek çarpmadığının farkındasın değil mi?" Gerçekleri söylediğimde Jungkook gözünü devirdi ve çenesini sıktı. Öfkesi inatla gülmeme sebep oluyordu, özellikle de normalde yakışıklı olan suratının tam ortasında duran sargı bezleri.

"Siktiğimin çocuğu özür bile dilemeden öylece dikildi. Üstüne bir de kendini savunmaya kalktı." Onun bu söylediğini başımla onayladım. Elimdeki sunum kağıdını uçak şekline getirirken gözlerimin önüne gözlüklü oğlanın o zamanki surat ifadesi yerleşti. Orada yamuk gözlükleriyle şaşkınlıkla bakıyor, sanki gülmemek için kendini tutuyormuş gibiydi. Sonra aniden öfkelenmiş ve karşı atak yapmıştı, kalın sesi kulağımda yankılandı.

"Bu şekilde küfür etmeyi kes!"

Hafızama yerleşmiş olan görüntüler sebebiyle aptalca sırıtıyor olduğumu fark ettiğimde dudaklarımı birbirine bastırdım, Hayır Kim Salak Mingyu. Uçak şeklini verdiğim kağıdı ileriye doğru güç kullanarak fırlattığımda kağıt en önde kitap okuyan kızın sırasına gitti, ben de o uçağı ben atmamışım gibi davranarak oyunculuk hünerlerimi sergiledim. O sırada yaptığım şeyin hemen hemen farkındaydım, kafam başka yerlerdeydi, dalgındım ama kızın arkasına kağıdı kimin attığına bakmak için döndüğünü fark edebilmiştim.

Jungkook yanımda morali bozuk bir şekilde sesini bile çıkarmadan oturuyordu, sessiz Jungkook garipti. En azından benim yanımdayken. Üstümdeki gıdıklayıcı gülme isteğini bastırırken sessizliği de ben bozmuştum.

"Haklısın. Suratı o kapıyı çarpmaktan hiç mahcubiyet duymuyormuş gibiydi." Gözlüklünün suratı bir kez daha gözümün önüne geldiğinde dilimi sol köpek dişime değdirdim. Aniden oturmak yorucu gelmeye başladığında -beynim tuhaf bahaneler üretmekte bir numaraydı-masanın üstündeki ayaklarımı sabırsızlıkla yere indirmiştim. Bakışlarımı aşağıya çevirip ayaklarımdaki lacivert vanslara baktım.

"Sikeyim, aynen öyleydi. Senin yüz ifadesi okuma yeteneğin falan mı var lan?" Söylediğine gülerken artık ayağa kalkma isteği duyuyordum, Jungkook'u da kolundan tutarak beraberimde kaldırdığımda beni hiç sorgulamadı. Onunla böyle olmayı seviyordum. "Onun peşinden gittiğimde gözlüğünü kırdım."

Jungkook dalgın bakışlarını aniden üstüme yöneltti. Kaşları alayla havaya kalkmıştı ve gözlerini kısmıştı. "Ne yaptım dedin? Gözlüğünü mü kırdın?"

Yaptığım şeyi ondan duymak komik geldiğinde tekrar güldüm. Aslında, herifin tekinin gözlüklerini kırmamın gerçekten mantıklı bir açıklaması yoktu. Komik olan da buydu. Yalnızca çattığı kaşlarıyla ve beni görebilmek için kıstığı gözleriyle sesini yükseltmesi bana eğlendirici gelmişti. Hepsi bu.

Kesinlikle öyleydi. Kim Salak Mingyu.

Jungkook'un omzuna kolumu atarken birlikte koridorda yürümeye başladık. Onun bugün diğer tüm günlerin aksine benim enerjime ayak uyduramadığı ortadaydı. Benim üstümde de özellikle bugün için, sebepsiz yere ekstra bir enerji baş gösteriyordu.

romanticizing mindfuck | meanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin