Chan: 25
Minho: 22'Benimle evlenir misin Minho?'
'Evet, evet Chan. Seninle evlenirim."
Her şey yine sakindi bizimkiler için. Sadece Minho biraz daha farklı ve romantik şeyler pişirmişti. Chan'da her zaman aldığı buketlerin yanında birde iki tane alyans almıştı.Minho, evlenme teklifini resmetmiş, Chan, seve seve model olmuştu onun için. Belki sevimli bir kızı ailelerine davet ederlerdi. Ya da bir kaç kedi sahiplenirlerdi. Neden olmasın ki?
Hazırlıklara başlamıştı Minho. Heyecanlıydı elbette. Yıllardır olan şey, resmiyete dökülecekti. Yakışıklı komşu, eşi olacaktı.
Yıllardır süre gelen bir çift dostları vardı. Hyunjin ve Jisung. Onların alt dairelerinde oturuyorlardı. İkiside çok yetenekli modacıydılar. Konuşken ve bizimkilerin aksine eğlenceye meraklıydılar. Hatta o kadar gürültücüydüler ki, Chan çoğu gece Minho'ya 'neden duymak istemediğini şimdi anlıyorum. Acaba kulaklarımı bağışlamak için geç mi kaldım?' sitemlerini edip duruyordu. Tabi Minho durur mu? Can evinden vuruyordu sevgilisini.
"Ama sende duymazsan bizim dünyamızı kim yönetecek hayatım. Bu eve bir engelli yeter!"Ah konu dağıldı, onlardan bahsederken anlatmadan duramıyorum. Ne hoş bir hikaye ama..
Jisung ve Hyunjin diyordum, Minho ve Chan'ın damatlığını dikmeyi seve seve kabul etmişlerdi. Karşılığında da onlarla beraber Paris'e gelmeyi ve nikah şahidi olmayı yeterli bulmuşlardı!
Damatlıklar özenle hazır olduğunda Minho, yere göğe sığmaz olmuştu. Acaba Chan sevinç çığlıklarını duyuyor muydu? Evet, Chan kesinlikle duyuyordu. Hatta Minho'ya takılmayı ihmal etmiyordu.
"Bebeğim bağırma artık. Yemin ederim kulaklarım acıdı. Tamam bende beğendim ama zaten ne giysen sana mükemmel yakışacaktı.."
Ertesi gün uçakları vardı ve iki gün sonrada nikahları. Geceyi sakin geçirmek zordu ve Minho'nun aklında hep bir istek vardı. Damatlığını görmesi gereken biri vardı.
Chan, resmi işler yüzünden eve geç gelecekti ve Minho onu bekleyemezdi. Hem en fazla ne olabilirdi ki?Damatlığını giydi, hazırlığını yaptı. Kendisini evlerine bir kaç km uzaktaki mezarlığa attı. Annesi onu böyle görmeliydi. Annesinin küçük ay'ı, artık evli bir insan olacaktı..
Mezarlığın başında damatlığını umursamayı bile bırakıp bir süre ağladı. Özlemişti işte, tarif yoktu.
Annesizlik, dünya yarılmışta içine düşmüşsün gibi hissettiriyordu.
Bir vakit sonra ayaklandığında sessizlikle beraber yol alıyordu. Karanlıktı her yer ve burası şehir merkezine uzaktı. Chanı aramayı düşündü ama onu endişelendirmek istemedi. Evine varsa yeterdi.
Derken, bir film şeridi oldu her şey. Arkadaki çalındı koca aracın freni patlamış, farları yakmayı akıl edemeyen ayyaş bir hırsızın kurbanı olmuştu. Sözde korna çalmıştı, nerden bilecek yayanın duyamadığını.
Ne aracın altında kaldı, ona vuran can havliyle kaçtı, tamamen boşluktu her şey ama hissetmişti, iyi şeyler olmayacaktı.
Chan eve döndüğünde sevgilisini bulamadı. Korkuyla etrafı arasa bile boşluk onu mahvetmişti. Ne yapacağını bilemez haldeyken telefon çaldı. Hastaneden olduğunu söyleyen bir grup personal Chan'ı bir yerlere çağırmıştı. Gittiğinde çoktan her şey bitmişti. Chan, kendini yarım bir camın ardında kablolara bağlanmış, can savaşı veren bebeğini bulmaya kodlamışken, fazla dizi izlememek gerektiğini anladı. Çünkü ona sunulan tek şey, morgdaki maktulü tanımlar mısınız talebi olmuştu.
O an, keşkelerin anıydı. Keşke en azından kulakların için olan kararı sana bırakmasaydım..
/
neler oldu böyle..
olsun, hayatın gerçekleri lol.pinhani dinleyin, nesnel.
incim angst seviyor diye.. <3
oyle uzun uzun nota gerek yok sessizce ağlariz iste
-Gül
Okuyucu günlüğü;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I went crazy step by step | minchan (minific)
Short Story"Şimdi Minho 22 yaşında, konuşamıyor ve bu hayata eksik başladı. Chan, Minho'yu sevdiği yaşta, konuşmuyor ve tek eksiği Minho." angst!