2.Bölüm:SARIŞIN

11 2 2
                                    

Nefes seslerim kulağıma gelirken ne yapacağımı bilmiyordum. Kafamı eğip önüme,yerde yatan sarışına baktım. Bütün planımı mahvettin ama sadece yerde baygın bir şekilde yatıyor musun?! Güvenlik Görevlisi'nin adım sesleri bana doğru gelirken o an yapabileceğimin en iyisini yapmaya karar verdim; KAÇMAK.

Yerde yatan sarışını sürükleyip en başta arkasına saklandığım ağacın arkasına oturur pozisyonda bıraktım. Sürükledim dediğime bakmayın resmen kucağıma aldım. Onu bayıltmak için kullandığım küreği de düştüğü yerden alıp onun yanına geçtim. Güvenlik görevlisi orta yaşlı bir adamdı ama çok yavaş yürüyormuş. Bu düşünceyle elimden bir taş alıp gidiceğimiz yönün tam tersine fırlattım. Mezarlıkta taşın yere düşme sesi gelince:

"Her kimsen olduğun yerde kal." diyerek sesin çıktığı yere yani bizim bulunduğumuz yerin tam tersine doğru ilerlemeye başladı;

"Umarım taşı uzağa fırlatmışsındır." diyen iç sesimi umursamadan harekete geçtim. Arkama doğru dönüp oturur pozisyondaki sarışını sırtıma aldım,koca küreği de elime aldım. Ama ufak bir sorun var,ayağa kalkamıyorum ve eğer kalkarsam kesin altıma kaçırıcam. Bu çocuk sıska değil miydi niye bu kadar ağır? Hafifçe atıştıran yağmura doğru kafamı gökyüzüne çevirdim.

Yeryüzünü kirletmiştim ve gökyüzü de onu temizlemek için çabalıyordu ve başarıyordu da. Ufak buruk bir tebessüm edindi yüzümde ama onu da kafamı iki yana sallayarak sildim. Sırtımdaki eşek yüküne bakmadan derin bir nefes verip ayağa kalktım.

Başkası olsa suçu,gören kişinin üzerine atmak için bıçağı onun eline verip olay yerini terk ederdi. Ama ben bunu bile yapamıyacak kadar merhametliyim;

"Merhametlisin öyle mi? HAHAHA güldürme beni demin bir insan öldürdüğünün farkındasın değil mi?" dedi kafamdaki ses. O haklı,demin bir insan öldürdüm. Ama yine de suçu masum bir insanın üzerine atacak kadar kalpsiz değilim. Amacım intikam almaktı bir masumu içeri atmak değil. Bu nedenle sırtımdaki Sarışını taşıyorum. Kafamın içindeki aptal ses konuşmaya devam ederken mezarlığın arka tarafına gelmiş ve duvarı nasıl geçiceğimi düşünüyordum. Duvar o kadar yüksek değil ama sırtımdaki Sarışınla geçmek biraz zorlıycak;

"Güvenlik Görevlisi mezarlığın içinde hâlâ bizi arıyor o yüzden derhâl bir şey bul Gizem." İç sesim beni desteklerken etrafıma bakınmaya başladım;

"Aslında bir şekilde
geçebiliriz ama biraz ses çıkar." dedim,iç sesime doğru;

"Olabildiğince hızlı ol o zaman. " iç sesimin bana verdiği cevap harekete geçmemi sağladı. Önce elimdeki küreği duvarın önüne dik bir şekilde bıraktım. Sonra dik olan küreğin alt yani kazma kısmına sırtımdaki Sarışına rağmen ayaklarımla dik bir şekilde basıp tahta olan sopasını da elimle tutup dengemi sağladım. Tamam,şimdi biraz ses çıkıcak...

Sırtımdaki Sarışınla beraber duvarın üzerine zor bela çıktım ve üzerine bastığım kürek yere düştü. Sırtımdaki Sarışın çocuğu hemen duvarın diğer tarafına indirdim ve mezarlığın duvarına doğru sarkıp küreği de aldım. Küreği alırken Güvenlik Görevlisinin sesini duydum:

"Aynı numarayı bir kere daha yutmam. Ses o taraftan geldiyse ben de tam tersine yani bu tarafa giderim." diyen sesi kulağıma gelince gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Zaten sesini duyduktan sonra tek duyduğum koşar adımlarıydı;

"Sanırım Güvenlik Görevlisini atlattık." İç sesimi başımla onaylayıp sarktığım yerden yani mezarlığın tarafından kalktım. Diğer tarafa, mezarlığın dışına geçince yağmurun artık tam bastırdığını farkettim.

Diğer tarafa inince gözlerim yerde baygın yatan Sarışına kaydı; Hafif tondaki sarı saçları ıslandığı için alnına düşen, giydiği monta rağmen ıslanmış kıyafetleri üzerine yapışan çocuğa baktım. Bu çocuk piyango bileti gibi çıktı ortaya. Yapabileceğim tek bir şey var. O da intikam oyunum bitene kadar kendisini biraz misafir etmek.

Sırtımdaki Sarışın ile beraber ailemden gizli tuttuğum eve doğru gidiyorum ve sanki her adımımda sırtıma biraz daha yük biniyor gibi. Elimde de hâlâ kürek var. Özellikle kamera olamayan yerlerden gittiğim için yolum epey bir uzadı. Yaklaşık yarım saattir yürüyorum. Kolumdaki saate bir kez daha baktım. Saat 03:52 . Bu yol bu kadar uzun değildi ne ara bu yolu bu kadar uzattılar ya!

Ayaklarım yolu yürürken kafam başka şeyleri düşünmekle meşguldü. Ailem,yani Annem ile Babam bana oda hapsi cezası verirdiler. Küçüklüğümden beri beni hep böyle cezalandırırlardı. Dün gece planım için bir kez daha bu cezayı almam gerekiyordu. Ben de almak için ailemi biraz sinirlendirdim. Onlar da bana istediğimi verip:

"Bir hafta odadan çıkmak yasak,kimseyle görüşmiyceksin. Yemeğini yardımcılar getirir" deyip beni odama kilitlemişlerdi. Bilmedikleri şey ise benim pemceremden kaçabildiğimdi. Penceremde parmaklık var ama ben onu defalarca çıkardığım için bu gece de çıkarmak zor olmadı.

Evde kamera sistemi ve korumalar var. Benim ormana bakan penceremi gören herhangi bir kamera yok. İlginç ama yok. Odam bir ev büyüklüğünde,6 tane penceresi var ve birisi hiç bir kameranın radarına girmiyor. Sanırım bu da benim şansım. Ya da sadece babamın bir oyunu, bilemiyorum.

İyi ki işimi sağlama alan bir insanım. Evden ayrılacağım zaman dış cepheyi gören bütün kameraları devre dışı bırakıyorum. Evden çıktıktan sonra yine eski haline getiriyorum. Neyse ki bilgisayarlardan anlıyorum. Gerçi tek sorun kameralar olmuyor.

30 kişi hiç gerek olmadığı hâlde bizim evi korumakla yükümlü. Gündüz vardiyasında 15 kişi,gece vardiyasında da 15 kişi çalışıyor. Üç kişi dış kapıyı,2 kişi evin arka kapısını,5 kişi binanın girişini koruyor. Geriye kalan 5 kişide nöbetleşe binayı turluyarak koruyor. Tâbi bu saydıklarım gece vardiyası için geçerli.

Arada kaytarıp sohpet ettikleri için penceremin altından 15 dakika da bazen de 20 dakika da bir koruma geçiyor. Bu süre zarfında kaçmak pekte zor olmuyor. Yani anlıyacağınız kaçması kolay bir yerde yaşıyorum. O evden kaçınca kalmak için bir ev tutmuştum. Gerçi sadece bunun için de değil, saklamam gereken bir şey olursa ya da saklanmam gerekirse diye tutmuştum.

Düşüncelerim beynimi meşgul ederken evin önüne geldiğimi farkettim ama eve girmek yerine ağaç eve ilerledim. Bahçeli iki katlı küçük bir gecekondu tutmuştum ama bu evi tutmamın asıl nedeni yakınında eski bir ağaç ev olmasıydı. Eski olan ağaç evi yenileyip kullanılacak hâle getirmiştim. Orası şu anki odama kesinlikle bin basardı.

Ağaç evin önüne gelince yan taraftaki halatla yaptığım asansörün üstüne sırtımdaki Sarışını uzanır halde bıraktım. Yanına da küreğimi bıraktım. Onları makarayla yaptığım,asansörde bırakıp merdivenlere tırmandım. Bir ağaç ev nasıl tarif edilir bilemiyorum ama Heidi hiç izlediniz mi? Orada Peter'in bir ağaç evi vardı hâni. Benimkini de onun biraz büyüğü gibi düşünebilirsiniz;)

Ağaç eve çıkınca hiç oyalanmadan asansörün halatını çekip asansörün bulunduğum kata gelmesini sağladım. Asansör bulunduğum kata gelince ipini arkamdaki minik koltuğun ayağına bağladım. Üstündeki Sarışını sürükleyerek asansörden çıkardım. Onu çıkardıktan sonra asansörden küreği de alıp bir kenara bıraktım. Masanın yanında duran sandalyeyi de alıp üzerine Sarışını oturttum. İşe yarar düşüncesiyle alıp duvara astığım halatı da alarak Sarışım olan yakışıklı çocuğu ben tarafından kaçırıldığı için bağladım. Bağlamam bitince hemen karşısındaki minik koltuğa bıraktım kendimi.

Bağlı olan Sarışını izledim bir süre ama ona bakarken saatin kaç olduğuna bakmayı unuttuğumu yeni farkediyordum. Kolumdaki saate baktım. Saat 04:43 . Saat 6'da korumaların vardiya değişimi oluyor. Yani yavaştan yola çıkmam lazım. Zaten ormanı aşınca eve ulaşıyorum. Gerçi gitmesem de olur gibi. Eve kaos hakim olucak,kimse beni hatırlamaz;

"İhtimaller üzerine konuşuyorsun,işini sağlama al. İçeri girip seni görmezlerse ne yalan uydurucaksın?" diyen iç sesime hak verdim. Oturduğum koltuktan kalkıp kapıya doğru yöneldim:

"Bana ne yaptın? Kafam çok acıyor. Nereye getirdin beni? En son mezarlıktaydım." Arkamdan gelen çatlamış ve kısılmış erkek sesi durmama neden oldu. Çatlamasına ve hatta kısılmasına rağmen gür ve güçlü bir ses tonuna sahipti,bu daha önceden duyduğum sesti ve kesinlikle Sarışına aitti.

İNTİKAM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin