Bu hayatta maalesef her zaman istediklerimiz olmuyor. Planlamadığımız ve olduğunda ne tepki vericeğini şaşırdığımız şeyler olabiliyor. O şeyler bizi üzedebilir,mutlu da edebilir. Tanrı'dan yıllar sonra bir dilekte bulundum;
"Tanrı'm,artık üzme bu kulunu. Lütfen arkamdaki Sarışın da beni üzmesin. Ona zarar vermek istemiyorum. O da bana zarar vermesin." diyerek içimden Tanrı'ya dileğimi diledim. Dileğimi diledikten sonra bulunduğum ortama geri döndüm. Yani arkamda bana seslenen Sarışının bulunduğu ortama.
Ona doğru dönünce endişeli surat ifadesini gördüm;
"Ne kadar da masum. Bizim aksimize." diyen iç sesime yine hak verdim. O çok masum duruyor:
"Beni de mi öldürüceksin? O adama neden kıydın? Sana diyorum cevap versene!" diyerek kısılmış ve çatlamış sesine rağmen bağıran Sarışına ben sadece bakıyordum;
"Susadın mı?" diye bir fısıltı çıktı dudaklarımın arasından. Söylediğim şey yüz ifadesinin değişmesine neden oldu:
"Beni kaçırdın ve söylediğin ilk şey susadın mı yani. Sen birisini öldürdün. Ve ben de bunu gördüm. Susmayacağım! O adamı öldürdüğünü bütün Dünya'ya anlatıcam. Duydun mu beni? Sen acımasız bir katilsin. O adamı gözünü bile kırpmadan öldürdün. Ve bende gözümü bile kırpmadan yaptıklarını izledim. Seni yap-"
Sesini kesen benim yüzüne indirdiğim yumruk oldu. Sağa doğru savrulan kafasını görünce içim cız etti ama durmadım. Saçlarını tutup kafasını geriye,beni göreceği şekilde kaldırdım. Onunla göz göze gelince gördüğüm duygular açıkçası beni şaşırttı. Gece mavisi gözlerinde korku dışında bütün duyguları gördüğüm bu çocuk fazla cesurdu:
"Bilmediğin konular hakkında yorum yapma Sarışın Çocuk. Sen benim planıma bu gece dahil oldun. Sen benim haberci kuşumsun. Dünya'ya anlatmanı elbette engellemiycem. Sadece anlatıcağın şeyler eksik kalsın istemiyorum. Sırada Babam var. Onu da anlatmanı sağlıycam,hiç merak etme. Şimdi soruma cevap ver! Susadın mı?" Saçlarını tutan ellerim ne kadar sıkı da tutsa çekmiyordum. Ama soruma cevap vermek yerine dik dik bakınca saçlarını çektim ve baskı uyguladım:
"Susadın mı diye sordum. Birazdan gidiceğim ve yarın geceye kadar gelmiycem. Ben gelmeden bir şey yapmaya kalkma ya da ihtiyacın olmasın diye soruyorum. Susadın mı,üşüyor musun veya aç mısın?" Sorduğum sorulara cevap gelmeyince saçlarını tutan elimi çektim. Geriye doğru gidip koltuğun üzerindeki yorganı aldım. Yeniden Sarışın çocuğa doğru dönüp;
"İsmini bile bilmiyorum. Sadece seni öldürmek yada yaralamak istemediğimi bilmeni istiyorum. Benim seninle bir derdim yok Sarışın Çocuk. Karşıma bir engel olarak çıkmadığın sürece sana zarar vermem." diyerek elimdeki yorganı onun üzerine örttüm. Sonra masanın üzerindeki banda baktım;
"Ağzını bantlamama gerek var mı?" diyerek sesli bir şekilde düşündüm. Sonra da kendi soruma yine kendim cevap verdim;
"Sana güvenemem, seni tanımıyorum bile. Ağzını bantlıycam. O yüzden sana son kez soruyorum Sarışın Çocuk,su yada yemek ister misin?" Bana sadece bakıyorken masanın üzerinden bandı aldım. Derin bir nefes verip banttan makasla bir parça kopardım. Ben bunları yaparken o gözlerini benden ayırıp başka bir yere dikmişti bile. Ben de sorgulamadan onun ağzını bantlamak için ona uzandım:
"İsmim Güney. Bana Sarışın Çocuk demekten vazgeç. Soruna cevap olarakta..." diyerek gözlerini yeniden bana çevirdi. Gözlerindeki ifade, Babamın ifadesine benziyor. Tiksiniyor gibi bakıyor. Gerçi artık alıştım bu bakışa,eskisi kadar acıtmıyor:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Teen FictionO gece artık emindim. Bana çocukken senelerce t*ciz eden sözde amcamı öldürecektim ve bunu kimsenin görmediğinden emin olacaktım. Onu öldürüp daha önceden hazırladığım plana göre gidecektim ve herkesten intikamımı alacaktım. Maalesef hesaba katmadığ...