25. BÖLÜM

1.3K 117 16
                                    

İyi okumalar...

Giselle'in Ağzından;

Saatlerce karanlık bir odada oturmak kadar sıkıcı bir durum yoktur. Daha kötüsü ise ellerimin bağlı olması. Bir kaç saat önce gözlerimi bu iğrenç odada açmıştım ve neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Birilerini kaçırmak ne kadar da kolay hale gelmiş. İngiltere Polislerini sadece dizilerde görür olmuştum. Kısacası herkes kendi istediğini yapıyordu.

Bir an ellerim iplerle bağlı diye sevinmiştim, kurtulması kolay olurdu. Fakat kim bağladı ise hareket bile edemiyorum. Daha fazla çabalamaktan vazgeçip başımı geriye yasladım. Duvarlar küflenmişti ve iğrenç bir koku yayıyordu.

Kim beni kaçırabilir ki? Satılıklardan birinin beni kaçırmasına imkân yoktu, çünkü zaten bir Satılığın evinde kalıyordum. Harry bile tanımadıysa kimse tanımazdı. Ah, neden normal bir hayatım yok ki? O bara gittiğim günden nefret ediyorum. O numarayı veren adamdan nefret ediyorum.

Açılan ışıkla tüm nefret düşüncelerim uçup gitti. Uzaktan gelen ayak sesleri gerilmemi sağlıyordu. Bir süre sonra kısık ışık birini aydınlattığında neredeyse sevinç çığlığı atacaktım.

Johnny...

Her ne kadar ondan hoşlanmasam da beni kurtarmaya gelmiş olması sevindiriciydi.

"Ah, Tanrı'ya şükür! Çabuk ol Johnny." Ellerimi çekerek açması için yardımcı olmaya çalışıyordum fakat o sadece yerinde duruyordu.

"Neden yardım etmiyorsun. Birileri gelmeden gidelim buradan." Kimse duymasın diye sesimi kıstığımda ellerimi biraz daha oynattım. Bu adam sağır mı oldu? Yoksa kör mü? Ellerimi çözmesi lazımdı.

Gözlerimi ellerimden ayırıp ona baktığımda asıl körün ben olduğumu anladım. İfadesiz bir şekilde bana bakıyordu. Eller cebinde, ağırlığı bir ayağında öylece duruyordu.

"Kimse gelmeyecek değil mi?" Soruma karşılık hafif kıvrılan dudakları içimde ki korkuyu alevledi. Beni kaçıran O'ydu. İyi de neden?

"Lânet olası beynin beni kaçırırken ne düşünüyordu bilmiyorum ama biz aynı taraftayız seni ahmak!" Aslında daha harika küfürler edebilirdim, yinede bağlı olan ben olduğum için onu kızdırmak istemiyorum.

"Biliyorum." Konuşurken bana yaklaşıp arkama geçti. Öne eğildiğinde nefesi kulağımdaydı.

"Lânet olası kızıl saçların beni bu hale getirdi." Cümlesi bittiğinde saçlarımı sol omzuma attı.

"Ve tenin." Burnunu boynuma sürtüp derin bir nefes aldı. Eğer sertçe bağlanmamış olsaydım kesinlikle korkudan titrediğimi farkederdi.

"İçine girmemek için zor duruyorum." Önüme geçtiğinde bir nebze olsun rahatlamıştım. Elleri sarı saçlarına gitti ve onları karıştırdı. Daha sonra cebine koydu.

"Ama önce eğlenelim." Arkasına dönüp bir kaç adım attı. Ayak sesleri kesildiğinde düğmeye basması ile etraf iyice aydınlandı. Keşke aydınlanmaz olsaydı. Evinde ki beton depodan daha ürkütücü aletlerli tüm oraya dizmiş. Bu adamın kaç tane böyle yeri var?

"Geçen gün farkettim de canım çok sıkılıyor. Uzun zamandır eğlenceli bir şeyler yapmıyordum." Bana döndüğünde elinde ucu kırmızı uzun bir demir vardı. Ve galiba o kırmızılık ateşten dolayıydı.

Bana yaklaşmaya başladığında yerimde kıpırdandım. Birazdan o şeyin bana değecek olması şimdiden korkmama neden oluyordu.

"Hadi biraz eğlenelim."

Harry'nin Ağzından;

"Ne demek yerini bilmiyorum! Siz kızsınız! Eminim birbirinize bir şey anlatmadan iki dakika duramazsınız." Git gide yükselen sesim boş sokakta yankılandı. Fakat Katie pekte etkilenmişe benzemiyordu.

"Bana bak Harry, birincisi bana bağırmaya hakkın yok. İkincisi dünden beri arıyorum ama telefona cevap vermiyor. Eğer onu bulursan kıçına bir tekmede benim için vur." Kapıyı kapattığında sinirle arabaya döndüm.

Koskoca iki gün geçti ve ondan geriye kalan bir iz bile bulamadım. Evine gittim, okul arkadaşlarına sordum ve az öncede Katie'ye sordum. Ama yok.

Yol boyunca ilerlerken kötü şeyler düşünmemeye çalışıyordum. Ya kaçırıldıysa? Evinden başka gidecek yeri olmadığına göre bu seçenek biraz mantıklı görünüyor.

Arabanın yönünü merkeze doğru çevirdim. Bu daha önce neden aklıma gelmedi ki? Bazen gerçekten aptal olabiliyorum. Kaçırılmış olma fikri içimde garip duygular oluşturmaya başladı.

Merkeze yaklaştığımda arabayı her zamanki yerine park ettikten sonra hızlanarak binaya girdim. Merdivenlere ilerleyip bir kat aşağı indim. Nefesim hareketlerimi zorlarken güvenlik yazısını gördüğümde içeri girdim. İki adam oturmuş küçük ekranlardan binayı izliyordu.

"İki gün öncesinin kayıtlarına ihtiyacım var." dediğimde şaşkınlıkla bana baktılar.

"Styles, 001B. Size iki gün öncesinin kanıtına ihtiyacım var dedim." Daha açıklayıcı konuştuğumda kilolu olan yerinden kalktı. Beni tanıdıklarında yüzlerinde endişe belirdi.

"Buyrun Bay Styles. Kayıtları hemen getiriyorum." Boş koltuğa oturdum. Tanrım, sadece kaçmış olsun. Söz veriyorum ona dokunmayacağım.

Kilolu elinde CD ile geldiğinde hemen yerine yerleştirdi. Bir kaç düğmeye bastıktan sonra küçük ekrana görünter geldi.

"Saat kaçı açacağım Efendim?" Bu sefer orta kilolu konuştuğunda "Sabah on." dedim.

Görüntüyü hızlandırıp bizim geldiğimiz saate getirdiğinde yavaşlattı. Onu bekleme koltuklarına bıraktıktan sonra yalnız oturuyordu. Demek ki kaçmamış. Lânet olsun! Beş dakika sonra yerinden kalkıp yürümeye başladığında konuştum.

"Nereye gidiyor?" Kilolu olan birşeyler yaptıktan kameranın yönünü değiştirdi. Kızlar tuvaleti mi? Oraya bakmıştım. Tuvaletten çıkıp nereye gideceğini düşünürken o çıkmadı. Neredeyse aradan on dakika geçti ve hâlâ içeride.

"Bir sorun var. Neden hâlâ çıkmadı?" Kendi kendime sorduğumda ekranda biri belirdi. Yüzü belli olmuyordu.

"Durdur ve yakınlaştır." Ekran bedene yaklaşırken iyice heyecanlanmıştım. Ama bu heyecan iyi tarzda değildi. Görüntü netleştiğinde gördüğüm yüz ile gözlerime inanamadım.

Johnny!

Hemde bir Satılık Merkezi'nde! Bu adam ne cesaretle gelmişti buraya? Görüntüyü oynatması için elimi kaldırdım. Etrafa baktıktan sonra tuvalete girdi.

Vücudum sinirden titremeye başladı. Şuan birilerini dövmek ve öldürmek istiyorum. Bu kişide kesinlikle Johnny olacak. Tuvaletten çıktığında biri daha vardı yanında. Çevrede kimse olmadığı için kolaylıkla binadan çıktılar.

Ekran karardığında gözlerimi kapatıp gördüklerimi sindirmeye çalıştım. Johnny. Benim. Yeşil'imi. Çaldı. Benim olanı benden aldı. Nefesim hızlanırken ayağa kalktım. Görüntüleri anımsadıkça içimdeki sinir baş gösteriyordu. Bu siniri bir şekilde atmalıyım. Masada duran televizyona uzanıp yere fırlattım. Masayı da devirirken tüm gücümle bağırmaya başladım.

"Sakin olun Bay Styles!" İki güvenlik kolumdan tuttuğunda aniden onlara baktım. Kolumu onlardan kurtarıp başlarından tuttup hızla birbirine tokuşturdum. İkiside yere düşüp inlerken odadan çıktım.

Hayatımın tek rengi olan kadını benden aldığı için bende onun kalbini alacağım.

Not:
Bir süre yeni bölüm yayınlamayacağım. Çünkü yeni bölüm yazarken odaklanamıyorum. Ama aniden bir ilham gelirse yazıp yayınlarım.

Okuyan herkese teşekkür ederim...

SATILIK (harry styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin