10. BÖLÜM

2K 116 7
                                    

İyi okumalar...

"Kapıyı iyice kilitledin mi?" Yatağa oturup onu bekledim. Üzerinde benim kazağımla içeri geldi.

"Evet. Merak etme. Bu otel güvenli." Kendini yatağa attı ve gözlerini kapatıp uyumaya başladı. Hey, ben mi koltukta yatacağım? Asla!

"Harry koltuğa geç." Ayağa kalkıp başında durdum. Nasıl bu kadar kaba olabiliyor ya?

"Neden? Yatak yatmak için vardır." Tanrım, sen bana bu kuş beyinli ile sabır ver.

"Evet ve ben yatacağım. Sende koltuğa." Oflayarak gözlerini açtı dirseklerinin üzerinde durdu.

"Artık sahibim olmadığına göre yanımda yatabilirsin. Hem yeni anlaşmaya göre dudakların benim." Belimden tutup kendine çekti. Çığlık atarak göğsüne düştüm.

"Biraz yavaş ol." Kenara kayıp yatağa uzandım. Harry yavaşça bana yaklaşıp sağ kolunu üzerimden attı. Dudaklarıma bakışları içimde birşeylerin hareketlenmesine neden oldu. Neden bu kadar bekliyor ki? Öp gitsin.

Dudaklarımda ki baskı ile hemen gözlerim kapandı. Kendini iyice üstüme çıkardı. Sadece boxerlı olmasından dolayı vücudu soğuktu. Sağ elimi saçına sokup çektiğimde bıraktığı inleme ile içimde tekrar yapma isteğini oluşturdu. Tanrım, üstümdeki adam beni öldürüyor.

Kendini bana bastırdığında şişkinlik ile dondum. Onu etkilemiş miydim? Hemde sadece öperek.

Tam eli pijamamın içine girecekken çalan kapı ile beni öylece bırakıp üzerimden kalktı. Tekrar kendimi sürtük gibi hissetirdi. Sol tarafımda akan yaşı sildim. O içeri gelirken bende yataktan kalktım.

"Yarın merkeze gitmeliyim. Sende gelsen iyi olur." Cevap vermeden başımı salladım. Koltuğa uzanırken şaşkınca beni izliyordu.

"Neden kalktın?" Birde soruyor ya.

"Canım istiyor. Şimdi uyu." Diyerek arkamı döndüm ve gözlerimi kapattım.

......................................................

"Eğer sana kimsin diye sorarlarsa Harry'nin Yeşili'yim dersin." Başımı sallayıp arabadan indim. Önümdeki bina gökdelen gibiydi. Kolunu belime sarıp ilerlerken etraftaki gözler bizdeydi. Utanç ve gerginlikle ilerlerken siyah bir kapının önüne geldik.

Derin bir nefes alıp kapıyı çaldı. "Gel" komutu ile içeri girdiğimizde yoğun kan kokusu akciğerlerime dolarken kusmamaya çalıştım.

"Bay Styles. Bizde sizi bekliyorduk." Koltuğa ilerlerken yanımızdan iki adam geçti ve bir ceset tutuyorlardı. Farkettiğim anda çığlık atıp Harry'e yaklaştım. Gelen kahkaharla ileriye baktım. Dikdörtgen bir masada yaşı geçmiş adamlar oturuyordu. Koltuğa oturduğumuzdan ona biraz daha yaklaştım. Az önce bir ceset gördüm. Hâlâ inanamıyorum.

"Sahibi ile ilişki yaşamış." Aralarından biraz genç olan konuştu.

"Bunda ne yanlış var?" Konuşmamam gerekiyordu ama bir insan canı alındı.

"Kurallar." Gülümsemesi söndüğünde koltukta dikleşti.

"Peki siz kimsiniz?" Başka biri konuştuğunda hemen Harry'nin dediği aklıma geldi.

"Ben Harry'nin Yeşili'yim." Dediğimin anlamını bilmiyorum ama şaşkın bir şekilde hepsi bana ve Harry'e bakıyordu.

"Bize bundan bahsetmediniz Bay Styles." En yaşlı olan eline kalem alıp birşeyler yazarken konuştu.

"Bende size haber vermeye geldim. Hemde beni neden çağırdığınızı bilmek istiyorum Bay Sugg." Sugg elindeki kalemi bırakıp ellerini kenetledi.

"Tâbi. Öncelikle en son görevinizde Tom Harper'ı öldürmüşsünüz. Tebrik ederiz. Fakat bir sorun var. Tom Harper'ın oğlu Felix Harper bize bir mesaj yolladı. Onu yargılamadan öldürdüğünüzü iddia ediyor. Buna ne diyorsunuz?" Yargılamak mı? Adam öldürmek için bile kuralları mı var? Daha neler öğreneceğim?

"Zamanım yoktu ve kendi içimde yargıladım. Suçluydu."

"Kime göre? Adam sadece borcunu istiyordu ve o sürtükte ödemek zorundaydı." Sugg sürtük kelimesini söylediği an Harry belimdeki elini sıktı. Benden bahsediyorlardı ama burada olduğumu bilmiyorlar.

"Kızın bir suçu yok. Borç piç babasının." Babama piç demesi hiçte sorun olmadı. O borcu yapmadan düşünecekti.

"Artık önemi yok. Kurallardan birini çiğnedin. Eğer Felix Harper size saldırırsa, yardım edemeyiz." Harry başını sallayıp ayağa kalktı. Kapıya yürürken bende arkasından ilerliyordum. Dış kapıya gelirken "Sen beni burada bekle. Beş dakikaya geliyorum." dedi ve yanımdan ayrıldı. Kenarda duran bekleme kolktuklarına oturmuş etrafı izliyorken yanımdaki hareketlikle oraya döndüm.

"Merhaba." Sarı saçları, mavi gözü ve harika yüzü ile bana gülümsüyordu. Bende gülümseyip "Merhaba." dedim.

"Ben Emma. Satılık mısın?" Asla! Hayatımı sokakta bulmadım.

"Bende Giselle ve hayır değilim. Sen?" Bu işi sadece erkekler yapamıyor sanırdım. Hangi aklı başında kız satılık olur?

"Hayır. Ben Josh'ın Mor'uyum." Ne? Bu da ne demek?

"Peki burada ne işin var? Burası gizli bir yer. Girmek kolay değildir." Evet, benim burada ne işim var? Ve Harry nerede kaldı?

"Ben de Harry'nin Yeşili'yim." Sanki kötü birşey demişim gibi bana bakmaya başladı. Aslında birden bana da garip geldi. Bunu ona soracakken duyduğum boğuk ses ile sustum.

"Bende seni arıyordum. Hadi gidelim." Elimden tutup ayağa kaldırdı.

Giderken "Josh'a selam söyle, Mor." dedi. Bense sadece el salladım.

Neden Emma yerine Mor dedi ki? Acaba anlamları ne? Hem bende Harry'nin Yeşili diye tanıttım.

Bunun anlamı ne?

SATILIK (harry styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin