beş

960 93 66
                                    

  O günün akşamında biraz daha sohbet etmişlerdi, daha sonra Arif eve gelmiş ve arkadaşlarını aramıştı. Buraya davet ettiğini söyleyince Emre hemen kabul etmişti. Ömer ise izinli olduğu bir gün gelebileceğini söylemişti. Emre ondan ayrı gelmek istemediği için ikisi de Ömer'in izin günlerinde geleceklerdi.

  Bir kaç gün sonra, Arif kendini yine çizime kaptırdığı vakit, kendini yine Cenan'ı çizerken buldu. Bu sefer yanında kendisi de vardı. Beraber koltukta oturuyorlardı. Çizim bitince, ortaya çok güzel bir sahne çıkmıştı. Tam da dizilere konu olacak bir sahne.

  Bu kez çizimi Cenan'a götürmek yerine şeffaf dosyaya koyup kendi odasına astı. Diğer çizimlerin yanında çok güzel görünüyordu.

  O günden beri sanayiye gitmemişti. Kabul etmesi gerekiyordu ki Cenan ile sohbet etmeyi özlemişti. Fakat bir anda ona hissettiği bu yakınlığa bir anlam veremiyordu, bu yüzden yanına gitme konusunda tereddütte kalıyordu.

  Emre ve Ömer ship şakalarını birazcık abartmaya başlamıştı. Umarım geldiklerinde bu şakaları Cenan'ın yanında yapmazlar, diye düşünüyordu Arif. Yaparlarsa utançtan yerin dibine girerdi. Ayrıca herhangi bir açıklaması da yoktu.

  Evde çok canı sıkılmıştı. Ne kadar tereddütte kalsa da yapacak bir şey bulamadı ve Cenan'ın yanına gitmeye karar verdi.

  Dışarı çıkmak için üzerini değiştirdi. Altına siyah kargo pantolon, üzerine beyaz bir tişört geçirdi. Telefon, cüzdan ve anahtarı cebine koyduktan sonra evden çıktı. Bisikletini kilitlediği yerden alıp sanayiye sürmeye başladı. Yaklaşık yirmi dakika sonra sanayiye varmıştı. Normalde sanayi mahalleye daha uzaktı fakat Arif'in evi sanayi tarafında olduğu için daha yakında kalıyordu. Bisikletini girişe kilitledi ve içeri girdi.

  Cenan'ın çalıştığı garaja ilerlerken geçen gün konuştuğu kişi ile göz göze geldi. Başı ile selam verecekken adam ona yaklaştı. "Hoş geldin. Cenan'a mı yine?"

  "Evet abi." Yasin, "iyi bakalım" gibisinden bir şeyler mırıldandıktan sonra işine geri döndü. Arif'te Cenan'ın çalıştığı yere gitti. Yine kaputu açmış araba ile ilgileniyordu. Yanında da kendisinden biraz küçük yaşta biri duruyordu.

  Yanına ilerlemek yerine biraz uzaktan izliyordu Cenan'ı. Acaba çalışırken çok iyi göründüğünün farkında mıydı?

  İşinin bittiğini belli eder şekilde kaputla ilgilenmeyi bırakıp belindeki bezle ellerini sildi. Sonrasında yanındaki çocuğa silecekler için su doldurmasını söyledi. Arkasına dönünce onu izleyen Arif'i gördü. Neden bilmiyordu ama kendisini izlemesi hoşuna gitmişti. Yine de bunu şakaya vurmaya karar verdi.

  "Mahallede dikizlemek için kız kalmadı galiba." Arif, yanaklarının kırmızı olduğunu hissederken Cenan onun bu haline gülmüştü. Amacı kesinlikle utandırmak değildi.

  "Yok ya, dalmışım."

  "Tamam gülüm, kızarma bu kadar. Gel otur şöyle." İkisi beraber yine oturdular hep oturdukları masaya. Cenan ikisine de birer çay söyledi. "Cenan?"

  "Efendim?" Şimdi söyleyeceği şeyi nasıl söylese bilmiyordu Arif. Aklına gelen ilk şekilde söylemek istiyordu ama yanlış anlamasından korkuyordu.

  "Benimle randevuya çıkar mısın?" Cenan şaşkınlıkla Arif'e bakıyordu. Ciddi anlamda mı sormuştu bunu? Kendisiyle randevu mu istiyordu? Hangi anlamda istiyordu?

  Arif, başka hangi şekilde dese bilemediği için direkt böyle sormuştu ama pişman olmuştu. Cenan kesin yanlış anladı diye düşünüyordu. Kendini açıklama ihtiyacı hissetti. "Yani şey, beni bu mahallede gezdirir misin? O anlamda randevu."

  "Öyle desene Arif'im." Cenan, normal bir yüz ifadesi takınırken, Arif Cenan'ın dediği son kelimeye takılmıştı. Aitlik eki mi eklemişti o? "Tabi çıkarım seninle randevuya. Ne zaman istersen."

  Acaba benim ona hissettiğim yakınlığı o da bana karşı hissediyor mu, diye düşünmeden edemedi Arif. Bir anda birlikte gezme fikri onu çok heyecanlandırmıştı. Oysaki bu heyecana hiç gerek yoktu. Mahalle zaten avuç kadar bir yer değil miydi? Gezecek neresi vardı ki? Birlikte mahallede geçirecekleri vakit en fazla 1 saatti.

  "Sen hangi gün çalışmıyorsan o gün gidebiliriz." Aslında cumartesi ve pazar çalışmadığını zaten öğrenmişti ama yine de ona da sormak istemişti. Belki işi olan bir hafta sonuna denk gelirdi.

  "Hafta sonları boşum. İstersen cumartesi gezebiliriz." Yapacak daha iyi bir işi yoktu Arif'in. Bu yüzden kabul etti. "Harika. O zaman kahvaltı yapmadan gelip seni alırım. Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar benimsin Arif."

  Gülüm, Arif'im, benimsin, sanki evren Arif'in aklını çelmeye çalışıyor gibiydi. Hep bu şekilde mi devam edecekti? Cenan sürekli Arif'in aklını mı karıştıracaktı?

  "O kadar sürer mi bu mahallede gezmek?" Mahalleyi, sadece ev, market ve sanayiden ibaret sanıyordu Arif. Belki ekstra bir iki dükkan vardı o kadar. "Sen bu mahalleyi fazla küçük düşünüyor olabilir misin?"

  "Fazla gezmedim ya. Ondan sanırım." Cenan elini Arif'in omzuna attı. "Sen merak etme. Beraber gezivercez her yeri."

  Arif bazen Cenan'ın nasıl hem bir abi gibi hem de onunla flört eden biri gibi davrandığını merak ediyordu. Hem bir abi gibi omzunu sıvazlıyordu hem de laf arasında "benimsin" diyordu. Ne yapmaya çalıştığını asla anlamıyordu. Daha da önemlisi, Cenan neden onun aklını bu kadar karıştırıyordu? Arif bu mahalleyi hiç sevmiyordu, ve Cenan da bu mahalledendi. Cenan'a de uzak olması gerekmez miydi? O zaman neden onun yanına gelmek için orman gezilerini bırakmıştı?

  "Anlaştık abi." Arif bilerek abi diyordu. Bu onun kendini koruma mekanizmasaydı. Üniversite de çok uygulamıştı. Ne zaman aşık olacağını hissetse abi, kanka, amca, dayı gibi şeyler söyler kendisine engel olmaya çalışırdı. Cenan'a aşık olmaktan değil, fazla bağlanmaktan ve fazla değer vermekten korkuyordu çünkü bu mahalleden giderken geride birini bırakmaktan korkuyordu. 

  "Arif, kaç kere konuştuk bunu ama. Kaç kere konuştuk gülüm. Abiyi bırak. Abi yok." Cenan'ın gerçekten siniri bozulmaya başlıyordu. Kendisine abi denilince kendini çok yaşlı hissediyordu. Usta denilince de aynı oluyordu. Daha gençlik çağlarındaydı. Evlilik yaşı denilen yaşa bile gelmemişti. 

  "Tamam Cenan. Alışkanlık." 

  "Heh şöyle. Duymiyim bundan sonra." Kafasını salladı Arif. Yine de korktuğu an ister istemez söylerdi. Onun bu huyundan Emre ve Ömer de çok şikayetçiydi ama yapacak bir şey yoktu. 

  "Usta şuna bir bakıver be." Yasin seslenirken Cenan'ın yine siniri bozulmuştu. Ne vardı yani usta demek yerine adı ile seslenselerdi ne olacaktı saki? "Geldim Yasin geldim." 

  "Ben işe dönüyorum Arif. Cumartesi sabah sekizde alırım seni." Arif'te oturduğu sandalyeden kalkıp ona görüşürüz dedi. Daha sonra Yasin'e de kolay gelsin diyip sanayiden çıktı. Kilitlediği bisikleti alıp eve sürmeye başladı. 

  Cumartesi günü için şimdiden heyecanlanmaya başlamıştı. 


Aşk-ı Sanayi // ArCen (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin