Earthypas; 4 Element Krallığı

2-) Taç giymeden önce

Kahvaltıdan sonra at arabalarına binip törenin yapılacağı Genel Krallık Şatosuna (GKŞ) gittiler. İlk gidenin kendileri olduğunu sanan ateş hükümdarları şatoya vardıklarında hava hükümdarlarını görünce şaşırmışlardı.
"Vukan!" Hava elementinin hükümdarı olan Kral Albert in neşeli sesi geniş koridoru doldururken Kral Vukan elini sıkmak için ona doğru yürüdü. Kral Albert in açık mavi gözlerinin etrafı kırışmış yüzünde çok sık rastlanmayan mutlu bir ifade vardı. "En yakın arkadaşını bulduğuna göre babam bizi biraz da olsa rahat bırakacaktır." Dedi Blaise, Adena nın kulağına. Çocuklarının aksine Hava ve Ateş elementinin hükümdarları birbirleri ile çok iyi anlaşıyorlardı. Öyle ki iki kral ülke işleri dışında da beraber sıkça vakit geçiriyorlardı.

"Nasılsın Albert?" Diye sordu ateş kralı.

"İyi, iyi. Sen?"

"Bende iyiyim, ne de olsa bu gün çocuklarımızın taç giyme töreni var."

Hava Kralı, Adena ve Blaise ye dönünce varisler karşısında hafifçe eğildiler. "Adena, Blaise, heyecanlı mısınız?"
Blaise hemen cevap verdi. "Hayır efendim, son derece rahatız." Bunu söylerken o kadar umursamaz bir tavır takınmıştı ki salondaki herkes Blaise nin ne kadar rahat olduğunu kavramıştı.
"Darla ve Lucas neredeler?" Diye sordu Kral Vukan. "Yukarıda hazırlanıyorlar, sizde hazırlanmaya başlasanız iyi olur çocuklar."

Adena ve Blaise yukarı çıkarken Adena bıkkın bir nefes verdi. "Darla ile aynı odada hazırlanacağıma inanamıyorum, çok sinir bozucu."
"Yapma ikiz, Darla gayet iyi biri. Güzel, zeki, çekici-" Blaise in gözleri Adena nın ateş saçan gözleriyle karşılaşınca genç prens susmanın onun için daha iyi bir seçenek olduğuna karar verdi. Uzun merdivenlerin bitiminde tam karşılarında duran açık kapıdan içeri girince geniş koltukta oturan Lucas ı gördüler. Ateş varislerinden bir yaş büyük olan Lucas, Adena ve Blaise yi görünce yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. "Blaise, Adena hoşgeldiniz."
"Selam dostum, taç giymeye hazır mısın?"
"Tabi ki, sonuçta bunun için doğdum."
Prensler kendi aralarında sohbet ederken Adena odaya göz gezdirdi. Darla ortalarda görünmüyordu. "Umarım hasta falan olmuştur." Diye geçirdi içinden. O sırada Lucas sağında duran kapalı kapıyı tıklatıp bağırdı "Darla, ateş varisleri burada gel de bir selam ver. Diğerleri de birazdan gelir." İçerden cevap gelmedi fakat kısa bir süre sonra kapının diğer ucundan kilit açılma sesi geldi ve hava elementinin prensesi Darla ikiz kardeşinin yanına geldi. İkilinin kardeş olduklarıher hallerinden belliydi. Kişiliklerinin yanı sıra dış görünüşleri de neredeyse aynıydı. Pürüzsüz ciltleri ve mavi gözleri gece gökte çıkan yıldızlar gibi parlıyordu. İkisinin de elmacık kemikleri çıkık, yüz hatları sertti. Tek fark Lucas ın saçları kısa ve siyah iken Darla nın parlayan gümüşi saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu.

Darla yı görünce Adena nın içinde bir alev parladı. Küçüklüğünden beri Darla dan haz etmiyordu. Ailesi ona hep Darla nın gerçek bir asilzade olduğundan, her zaman ne kadar olgun ve başarılı olduğundan bahsediyordu. Hava prensesi bakışlarını öncelikle Blaise ye çevirip başıyla bir selam verdi. "Nasılsın Blaise?"
"İyiyim tatlım, sen?"
Darla bıkkın bir nefes verirken Lucas "Kız kardeşime asılmayı bırak artık." Dedi. "En azından benim yanımda yapma."
"Niye? Sen benim yanımda Adena ya asılsan-" Blaise nin sözü, Adena karnına dirseğini geçirdiği için yarıda kesildi. Darla bakışlarını ona çevirmişti. "Nasılsın Adena?" Diye sordu buz gibi bir sesle. "Seni görene kadar iyiydim." İki prenses birbirlerine ters bakışlar atarken kapı açıldı. Toprak ve Su varisleri de sonunda gelmişlerdi.
"Ekip tamam." Dedi Blaise kapıdaki varisleri görünce. Hemen ardından su elementinin prensi Morgan a koşup kemiklerini kırarcasına ona sarıldı. Blaise tüm prenslerle iyi anlaşıyor olsa da bu ikili küçüklüklerinden beri en yakın arkadaşlardı. Su elementi varisleri, altın sarısı saçlara, mavi gözlere ve bronz tene sahiplerdi. Su elementinin prensesi olan Nixie kapının eşiğinde durmuş ikiz kardeşine bakıyordu. Toprak varisleri Prenses Afra ve Prens Peter ise kahverengi saçlara, koyu bir tene, koyu kahve gözlere sahiplerdi.