Baş hekimimiz Serdar Bey'in sesiyle irkildim. Yanıma telaşlı bir şekilde gelip "Deva yaklaşık 1000 TÜRK ASKERİ ağır yaralı bir şekilde yoldalar.2 dakikaya burada olurlar.Ameliyathaneleri,hasta odalarını kısaca bütün hastaneyi hazırlayın. Bugün hiç yorulmadığınız kadar yorulacaksınız."dediğinde durumun ciddiyetini anladım. Serdar Bey hastanenin ön girişine yani en yoğun tarafına doğru giderken şimdilik beyaz olan önlüğümdeki telefonumu alıp Zehra'yı aradım.
Zehra telefonu açıp aceleci bir şekilde durumu izah etti. Telefonu kapatmadan önce "Devâ sen 4. Kat ile ilgilen orası sakin olacaktır. Senin için üzgünüm. Gerçekten bu kadar kötü bir deneyim yaşayan hemşire görmedim. Birşey olursa ararsın. İki dakika geçti bile!" Dedikten sonra telefonu kapattı.4. Kata çıkmak için asansöre bindim. Asansör kapısı açıldığında iki yaşlı çiftin onların yaşaması için uğraşan, teröristlerle savaşan 1000 askerin burada muayene olması gerektiği için onları hastaneden çıkardığımızı homurdanıyordu.
Asansöre bindim. Onlar zemin kata inecekti bundan emindim ama onlar hastaneden çıkmamakta ısrarcıydı. Her iki kelimelerinden biri "Biz bi Serdar Bey'le konuşalım. O bizi tanır" oluyordu. Her asansörün kapısının açılışında "umarım burada inerler."
Diye dua ediyordum. Ama nafile. Neyse ki asansörden ilk inen ben olmuştum.4. kata geldiğim an gözüm ameliyathaneye takıldı. İki jandarma silahlarıyla birlikte kapının önünde bekliyordu. Jandarmanın burada olması bir askerin burada olması demekti.
Maskemi ve eldivenlerimi taktıktan sonra Ameliyathaneye girdim. Evet doğru tahmin etmiştim. Yaklaşık 1.96 boylarında bir asker hatta bir bordo bereli karnından yaralı bir şekilde sedyedeydi. Bir buçuk saat sonra ameliyat bitmişti. Ama bende bitmiştim.
Yarın;
Kafeteryada bütün doktor ve hemşireler toplanmış çaylarımızı içiyorduk. Burcu Hanım "Ee hemşirecik senin ameliyatın nasıl geçti bakalım? " Diye sorduğunda "Hemşire olduğum için ameliyatlara girmiyorum. Girsem de benim ameliyatım olmuyor. Yani doktorun istediği malzemeleri veriyorum o kadar. Hemşirecik ameliyata giriyor mu bir bilgim yok." Dediğimde Zehra "çok konuşuyorsun "adlı bakışını attı.
Zehra "Devâ sen bence hastana bir göz at. İsteği vardır belki. " Diye beni Burcu hanımın yanından kurtardı.
Karton bardaktaki çayımı elime aldım ve kafeteryadan çıktım. 2. Kattaki hasta odalarına vardığımda askerlerin taburcu olduğunu gördüm. Bay 1.96 yı bulamamıştım. Belki de çoktan gitmişti. Ama yinede o Burcu ile bir kaç dakika sonra karşılaşmak için bahçeye inip onunla konuşacaktım. Hızlıca bahçeye indim. Ve Bay 1.96 yı bulmaya çalıştım. Bahçede bir askerin elini karnına götürdüğünü gördüğümde onu buldum.
Kolunu tutup "Geçmiş olsun. Umarım iyileşirsiniz." Dedim ve arkamı dönmek üzereydim ki kolumu tutana kadar.
Sert ses tonuyla"Gel" dediğinde beynim durdu.
"Anlamadım?"
"Benimle gel diyorum neyini anlamadın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tılsım
General FictionDeva normal bir hemşireydi fakat Pusat onu onca hemşirenin arasından resmen karısı olarak seçti. Belki de Deva Pusat'ın gözünde dünya güzelidir kim bilir?