(2)Leopenta

57 14 1
                                    

Hava kararmıştı ve ben hala yoldaydım yağmur yağmaya devam ettiğinden arabanın kontrolünü sağlamam zorlaşıyor  yolu net göremiyordum bu da gideceğim hızda gitmemi engelliyordu. Uykum geldiği ve karnım artık guruldama noktasına gelecek kadar acıktığı için arabayı bulduğum en büyük ve ne yakın bir benzinliğe park edip arabadan indim.

Dışarıda karton bardakta dumanları tüten çay mı kahve mi içtiğini anlamadığım benzinlikte çalışan kel adama benzini fullemesini rica edip içeri girdim. İçeri girdiğimde baya büyük olmasına ve içerinin marketten farkı olmamasına şaşırıp kaldım. Bir benzinliğe göre fazla lüks bir yerdi.

İlk lavabo ihtiyacımı giderip aynada tipimi düzelttikten sonra ise yiyebileceğim şeyler bulabilmek için etrafa göz gezdirmeye başladım. İçerisi çok kalabalık değildi yalnızca 4-5 kişilik bir erkek grubu ve yaşlı 2 teyze vardı. Büyük ihtimalle teyzeler bu civarlarda oturuyorlardı çünkü ellerinde ki pazar arabalarıyla kuru baklagillerin oralar da geziniyorlardı. Benzinliğin girişinde duran sepetlerden birini elime alıp abur cuburların olduğu bölmeye gidip bakınmaya başladım.

Fiyatların orta düzeyde olması güzeldi ama yine de diğer zincir marketlere göre daha pahalı olması kötü şanstı. Sepetime cips, kruvasan, sandviç ve benzinlikte olmasına şaşırdığım kırmızı şarap şişesini de sepete koyup kasaya doğru yürüdüm az önce gördüğüm 5 genç ellerinde ki bira şişeleriyle kasada çalışan 18'lerinde ki genç çocukla kavga ediyorlardı.

Onlardan bir adım uzakta durup beklemeye başladığımda kavgalarının nedenini de anlayabilmiştim. Kasa da çalışan çocuk biranın fiyatına etikette yazdığından fazla söylediği için tartışıyorlardı. Bir süre sonra önümde duran gençlerden kumral saçlı kahve gözlü olan kafasını arkaya çevirip bana baktığında geri önüne dönüp yanındakilere beni göstererek "çekilinde kız geçsin oğlum" diyerek herkesi kenara çekmişti.

-bunu gerçekten yapmak zorunda mıydın?

içimden şansıma lanetler yağdırarak tüm utancımla çalışan gencin aldıklarımı geçirmesini bekliyordum. Geçirdiği ürünleri verdiği poşete koyarken çalışan sonunda aldıklarımı geçirip tutarı söylediğinde hızlıca sırt çantamdan cüzdanımı çıkarıp parayı uzatmıştım. Ben cüzdanımı geri çantama koyarken teyzelerinde alışverişleri bitmiş aldıklarını geçirtiyorlardı. Poşeti elime alıp çıkacakken aklıma gelenle hızla arkamı dönüp "pardon Leopenta'nın nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye sorduğumda herkesin bir anda bana bakmasını beklemediğimden sersemlemiştim.

Teyzelerden kırmızı yanaklı beyaz saçlı bastonlu diğerinden daha yaşlı görünen tontiş teyze başını kaldırıp bana baktı. "tepede ki dağa çıkıp oradan aşağı inmen lazım oraya gidebilmek için düz yol vardı ama deprem nedeniyle hasar gördüğünden dolayı tadilata aldılar. Dağa çıkmak dışında başka seçeneğin kalmıyor."

Başımı sallayıp teşekkür ederek benzinlikten çıktım. Arabamın benzinini dolduran adama teşekkür edip parayı uzattığım da artık uyumam gerektiğini çöken göz kapaklarımdan anlayabiliyordum. Hızlıca arabaya binip kapıyı kapattım aldıklarımı yan koltuğa atıp soğumuş ellerimi bacaklarımın altına koyarak ısıtmaya çalıştım. Dışarıda kar soğuğunun olması işleri zorlaştırıyordu. Burası böyleyse kim bilir dağ yolu nasıldır diye düşünmeden edemedim. Biraz da olsa ısındığımda yana attığım poşeti alıp açtım. İçinden sandviçimi ve kırmızı şarap şişemi çıkarıp poşeti geri yana attığımda artık karnımın doyacağını bildiğimden mutluydum. Telefonumdan uzun zamandır izlediğim dizinin son bölümünü açtım.

Dizi, romantik ve dramatik karışımıydı. Ana karakter, sıradan bir kız olan Gorya'nın dört yakışıklı gencin ilgisini çekmesiyle başlayan hikaye Gorya, F4 adı verilen bu dört gencin lideri olan Dao Ming Si'ye aşık olur ve onunla olan ilişkisi, zorluklarla dolu bir yolculuğa dönüştüğünü anlatan bir diziydi.

SEHİRAN'IN MADALYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin