bol bol yorum istiyorum ama mantıklı yorumlar olsun lütfen yoksa saymıyorum o yorumları cunku.
yorum sınırı 60
keyifli okumalar 😽😽😽😽
-
jeonginchangbinden beni bırakmasını istemiştim, beni bırakıp evin yakınlarında bi kafede oturacaktı. adama sapık muamelesi yapıyordum şu an belki ama geriyordu işte beni bir tık.
evi müstakildi, çok büyük olmasa da güzel bir bahçesi vardı. kapının önünde durup zile basmak ve basmamak arasında gidip geliyordum. gözlerimi sıkıca yumup zile bastım. başım öne eğik olduğundan kapı açıldığında önce ayaklarını görmüştüm. ayakkabı? takım elbise?
hocayı baştan aşağı süzmüştüm istemeden. evde takım elbise mi giyiyordu o?
"ne oldu?" diye sordu. ona olan değişik bakışlarımı fark etmemesi mümkün değildi zaten.
"evde neden takım elbise giyiyorsunuz?" diye sordum anlamsızca bakarak. bence artık aramızdaki resmiyet duvarları bir tık yıkılmıştı, sorabilirdim. değil mi?"hala öğretmenim çünkü, dersi nerede yaptığımız önemsiz." dedi hafifçe gülerek.
mantıksız gelmemişti.
beni içeriye buyur ettikten sonra yavaşça girdim. üstümdeki ceketi çıkardıktan sonra elimden aldı ve askılığa astı.
"şurdaki odaya geçebilirsin." diyerek eliyle işaret etti. çantamı yerde alarak içeriye doğru adımladım.
dışarısı ne kadar sıcak ve renkliyse içerisi bir o kadar soğuk ve karanlıktı. eşyaların her biri siyah ve beyazdı. aslında güzel bir zevki vardı ama yine de ben bu kadar karanlık biri değildim.
ben oturma odasını incelerken elinde iki tane meyve suyuyla içeri girdi. "eşyalarını hazırla istersen" diyip tepsiyi masaya bıraktı. tepsisi de siyahtı.
çantamdan bir defter ve onun yazdığı kitabı çıkardım. genelde hocaların kendi kitaplarını almayın deselerde sınıftaki çoğu kişide hyunjin hocanın kitabı vardı.
eşyalarımı çıkarıp masaya oturdum. gerilmiştim, konuşmuyordum bile doğru düzgün.
masaya koyduğu meyve suyunun birini alıp içtim biraz. paniklemiştim, ortada bir şey bile yoktu neyin stresiydi bu?
sandalyesini çekip hemen yanıma oturdu ve önümde ki defteri kendi önüne çekti.
derslerine çok az girdiğim için doğru düzgün bir not yoktu tabiki. yarım yamalak yazıları görünce bana kısa bir bakış attı."neden kaldığın belli oluyor" dedi sayfaları karıştırırken. sonrasında derin bir iç çekip boş bir sayfa açtı ve bir şeyler yazdı.
defteri önüme uzatarak "bu formül böyle, bir önceki sayfada o kadar yanlış yazmışsın ki doğrusunu unuttum" dedi.
yüzümde mahçup bir gülümseme vardı. dudaklarımı ısırıp duruyordum.
kitabı kurcalarken "dudaklarını yeme" diye uyarmıştı beni.
yüzüm hafiften kızarmıştı yine. iyice salak bir şey olmuştum ben.istediği kısmı bulduğunda kitabı ortalayıp analtmaya başladı. önce kendisi förmül yazıp sonrasında bana da yazdırıyordu. kalemi her elime verdiğinde ellerimiz birbirine temas ediyordu.
elleri çok sıcak.
benimkiler çok soğuk.
soru yazıp çözmemi bekledi bi süre. yazdığj sorunun çözümü 1.5 sayfa sürecekti anlamıştım şimdiden. biraz ayağa kalkıp salonda dolaştı, doğru ilerlediğimi görünce omzuma dokundu devam et anlamında.