Bütün hayatımıdeğiştirmiştin. O güne kadar okulda kayıtsız ve sıradan bir öğrenci iken, ansızın birinci oldum,gecenin geç saatlerine kadar pek çok kitap okuyordum, zira senin kitapları sevdiğini biliyordum,senin müziği sevdiğine inandığım için birdenbire, neredeyse inatçı bir ısrarla ve annemi hayretleriçersin de bırakarak piyano çalışmaya başladım. Hoşuna gidebilmek ve sana layık görünebilmek içingiysilerimi temiz tutuyor ve söküklerini dikiyordum, ve eski okul önlüğümle –annemin eski bir evelbisesinden bozmaydı– sol tarafındaki eski ve dört köşe lekeden dolayı kendimi korkunçhissediyordum. Onu fark edip beni aşağı görmenden korkuyordum; bu yüzden ne zaman korkudantitreyerek merdivenlerden yukarıya koşsam okul çantamı lekenin üstüne bastırıyordum. Oysa bu, sonderece aptalcaydı: Çünkü sen beni asla, neredeyse hiçbir zaman görmedin.
Ama ben buna rağmen aslında bütün gün seni beklemekten ve sana pusu kurmaktan başka bir şeyyapmıyordum. Kapımızda pirinçten yapılma küçük bir göz deliği vardı ve bu yuvarlak delikten seninkapın görülebiliyordu. İşte o göz deliği –hayır, gülme sevgilim, çünkü ben bugün bile, evet, bugünbile orada geçirdiğim saatlerden utanç duyuyorum!– benim dünyaya açılan gözümdü, o aylarda veyıllarda orada, o buz gibi holde, annemi kuşkulandırmaktan çekinerek, elimde bir kitap bütünöğlenden sonraları boyunca pusuya yatıyordum, bir tel gibi gergindim ve varlığının ona herdokunuşuyla tınlıyordum. Hep senin etrafındaydım, hep gergin ve hareketliydim; ama sen beni ancakcebinde taşıdığın ve karanlıkta sabırla senin saatlerini sayıp ölçen, yollarında sana duyulmayan nabızatışlarıyla eşlik eden ve senin acele bakışlarının saniyelerin tik taklarının ancak milyonda birindeyöneldiği saatin yayının gerginliğini hissettiğin kadar hissedebiliyordun.
Senin hakkında her şeyibiliyordum, her alışkanlığını, her kravatını ve her elbiseni tanıyordum, tanıdıklarının kimlerolduğunu kısa zamanda öğrenmiş ve aralarında ayrım yapmaya başlamıştım, onları hoşlandıklarımve bana itici gelenler diye sınıflandırıyordum: on üç yaşımdan on altı yaşıma kadar her saat sendeyaşadım. Ah, ne delilikler yaptım bir bilsen! Elinin değdiği kapı tokmağını öptüm, dairene girmezdenönce fırlatıp attığın bir puro izmaritini çaldım ve onu, dudakların değmiş olduğu için, artık kutsal birnesne saydım. Akşamları belki yüz kez bir bahane icat ederek, odalarından hangisinde ışık yandığınıgörmek, böylece de senin varlığını, o görünmeyen varlığını daha bir bilerek hissetmek için aşağıya,sokağa koşardım. Ve senin yolculukta olduğun haftalarda –sevimli Johann'ın yolculuklarındakullandığın sarı bavulu aşağıya taşıdığını ne zaman görsem kalbim korkudan duracak gibi olurdu–,evet, o haftalarda hayatım sanki söner ve anlamsızlaşırdı. Asık suratla, canım sıkkın ve etrafa kötükötü bakarak dolanıp dururdum ve annem ağladığımı belli eden gözlerimden üzüntümü anlamasındiye sürekli dikkat etmek zorunda kalırdım.
Biliyorum, bütün bunlar, sana burada anlattıklarımın hepsi itici aşırılıklardan ve çocukçaçılgınlıklardan ibaret. Aslında onlardan utanmam gerekirdi, fakat utanmadım, çünkü sana olan aşkımhiçbir zaman o çocukça taşkınlıklar sırasındaki kadar tertemiz ve tutkulu olmadı. Saatlerce, hattagünlerce o zamanlar nasıl seninle yaşamış olduğumu anlatabilirim, hem de benim yüzümü neredeysehiç tanımayan seninle, çünkü sana merdivende rastladığımda ve kaçamadığımda, o yakıcı bakışlarınkarşısında duyduğum korkuyla başım eğik, sanki ateş beni yakıp kavurmasın diye suya atlarcasına,yanından koşarak geçerdim. O şimdi çoktan uçup gitmiş yılları saatlerce, günlerce anlatabilirim,bütün hayatının takvimini gözlerinin önüne serebilirim; ama canını sıkmak istemiyorum, sana acıçektirmek istemiyorum. Tek istediğim, çocukluğumun şu en güzel yaşantısını da seninle paylaşmakve anlatacağım şey çok önemsiz olduğu için benimle alay etmemeni diliyorum, çünkü o zamankiçocuk için, benim için o şey, başlı başına bir sonsuzluktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Short Story''Sana, beni asla tanımamış olan sana'' ...O zaman, sana göre ölü olduğuma göre, neden ölmekten hoşlanmayayım, sen benden gitmiş olduğuna göre, neden ben artık yoluma gitmeyeyim?... ...Çünkü sen benim için her şeydin, bütün hayatımdın. Benim için he...