8

42 13 0
                                    


: operanın locasında erkek arkadaşımla oturuyordum ve sen de komşu locadaydın.Uvertürün başlamasıyla birlikte ışıklar sönmüştü, yüzünü artık göremiyordum, yalnızca nefesini o ilkgecedeki kadar yakınımda hissediyordum ve elini localarımızın kadife kaplı parmaklığınadayamıştın, o ince, zarif elini. Ve içimde, sevecen sarılışını bir zamanlar hissettiğim, onca âşıkolduğum bu yabancı eli eğilip öpmek için bir arzu uyandı. Müzik, etrafımdaki müzik hep daha büyükduygu fırtınaları yaratarak dalgalanıyordu, içimdeki arzu gittikçe daha tutkulu bir hal almaktaydı,kendimi kasmak, zorla geri çekmek durumunda kaldım, dudaklarımı o sevilen eline çeken güç çokbüyüktü. Birinci perdeden sonra arkadaşımdan çıkıp gitmemizi rica ettim. Karanlıkta seni bu kadaryabancı ve bir o kadar da yakınımda hissetmeye daha fazla dayanamadım.

 Ama o saat gelip çattı, bir defa daha, son bir defa daha yıkıntılar altındaki hayatıma geldin. Bundan,neredeyse tam bir yıl önce, senin yaş gününden sonraki gündü. Tuhaftı: bütün o saatler boyunca senidüşünmüştüm, çünkü senin yaş gününü hep bir bayram günü gibi yaşardım. Sabahın erken saatlerindeçıkıp beyaz gülleri satın almış ve her yıl yaptığım gibi, senin unuttuğun bir saatin anısına sanayollatmıştım. Öğlenden sonra oğlumla birlikte çıktım, onu Demel Pastanesi'ne, akşam da tiyatroyagötürdüm, çünkü onun da bu günü, anlamını bilmeksizin, gençliğinden itibaren esrarlı bir bayramgünü gibi kutlamasını istiyordum. Ertesi günü o zamanki erkek arkadaşım olan, Brünn'lü genç vezengin bir fabrikatörle buluştum; iki yıldır birlikteydik; bana tapıyor, şımartıyor ve daha öncekilergibi evlenmek istiyordu; oğlumu ve beni armağanlara boğmasına, biraz körü körüne aşkıyla dasevimli olmasına rağmen, ötekilere yaptığım gibi ona da hep ret cevabı veriyordum.

Birlikte konseregittik, orada neşeli bir grupla karşılaştık, Ringstrae'deki bir restoranda akşam yemeğini yedik vedaha sonra ben, kahkahaların ve konuşmaların arasında, dans edilebilen bir lokale, Tabarin'e degitmemizi önerdim. Normalde alkollü ve yapmacık bir neşe atmosferiyle dolu olan böyle yerleri,gece kuşlarının mekân edindikleri her yer gibi itici bulurdum ve böyle önerilere hep karşı çıkardım,fakat bu defa –öneriyi ansızın ve farkına varmaksızın ötekilerin neşeli onaylarıyla mayalanan birortamda dile getirmeye beni zorlayan şey, içimden yükselen, kaynağı açıklanamaz ve sihirli bir güçolmuştu– sanki orada beni özel bir şey bekliyormuşçasına, içimde açıklanamaz bir arzubelirivermişti. Herkes benim suyuma gitme alışkanlığıyla hemen ayaklandı, o lokale gittik, şampanyaiçtik ve içimde bir anda daha önce hiç tanımadığım, bütünüyle çılgınca, neredeyse acı verici bir neşedoğdu. İçtim, içtim, birbirinden bayağı şarkılar söylenirken ben de katıldım ve dans edip coşmayakendimi neredeyse zorunlu hissettim.

Ama ansızın –sanki yüreğime buz gibi veya kor sıcaklığındabir şey yapışıvermişti– sarsılıverdim: yanımızdaki masada sen, birkaç arkadaşınla birlikteoturuyordun ve bana hayranlıkla, aynı zamanda da istediğini belli eder biçimde bakıyordun, bu,hayatımı her zaman altüst etmiş olan bakışlarından biriydi. On yıldan beri ilk defa bana yinebenliğinin bütün o bilinçaltından kaynaklanan tutkusunun gücüyle bakmaktaydın. Olduğum yerdetitredim. Havaya kaldırdığım kadehim neredeyse elimden düşecekti. Neyse ki masadakiler içineyuvarlandığım kargaşayı fark etmediler: kargaşa, kahkahaların ve müziğin gürültüsü içerisindekaybolup gitti. 

Bakışın gittikçe daha yakıcı bir hal alıyor ve beni sanki bütünüyle alevlerin içine atıyordu. Amabilemiyordum: sonunda, evet, en sonunda tanımış mıydın beni, yoksa yeni, başka, yabancı bir kadınolarak mı tutkuyla istiyordun? Yanaklarımı kan basmıştı, masadaki arkadaşlarıma dalgınlıklabirtakım cevaplar veriyordum: Bakışın yüzünden kafamın ne kadar karıştığını herhalde fark etmiştin.Yanındakilere belli etmeden baş hareketiyle bana bir işaret verdin ve dışarıya, hole çıkmaya davetettin. Sonra göze çarpar bir biçimde hesabı ödedin, arkadaşlarına veda ettin ve çıktın; ama bu aradabana dışarıda bekleyeceğini söyleyen bir işaret vermeyi de ihmal etmedin. Soğuktan donuyormuşumveya ateş nöbeti geçiriyormuşum gibi titriyordum, artık ne bir cevap verebiliyor ne de kamçılanmışolan kanımı yatıştırabiliyordum. Rastlantı sonucu tam da o anda siyah bir çift, yere vurulan topuklarlave tiz çığlıklarla iğrenç bir dans sergilemeye başladı: Herkes bakışlarını onlara dikmişti ve ben de oandan yararlandım. Ayağa kalktım, erkek arkadaşıma hemen döneceğimi söyledim ve senin arkandangittim.

Bilinmeyen Bir Kadının MektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin