Harry Hogwarts ekspresinin penceresinden dışarı bakıyordu, göğsündeki endişe ağırdı. Pencereden dışarı baktığında güzel bir gün olduğunu fark etti. Ağaçlar canlı ve yeşildi, birçok renkten çiçekler vardı ama o bunların hiçbirini gerçekten umursamıyordu. Geçtiğimiz yaz hayatı cenazeler ve kederle doluydu. Hiç bitmeyen bir kabustu. Sanki tüm hayatını siyah beyazmış gibi hissediyordu. Sanki etrafındaki herkes ilerliyormuş ve sadece olduğu yerde sıkışıp kalmış, hiç hareket etmiyor, hiç iyileşmiyormuş gibi hissediyordu. Dünyanın ağırlığı omuzlarındaydı ve onu o kadar sert bir şekilde yere itiyordu ki, sonunda bu baskı altında ne zaman çökeceğini bilmiyordu. Zaten hala çökmediğine şaşırdı. Penceresinin önünden geçen ağaçları izlerken, hayatının nasıl bu kadar berbat hale geldiğini merak ederken buluyordu kendini. Bugünkü gibi güzel bir gün olmasına rağmen, boynunu sıkan boğucu elden başka bir şey hissetmiyordu. Güvende olduğunu bildiğinde bile her zaman gergindi. her birkaç dakikada bir odayı inceliyordu. Kafasından geçen düşünceler karşısında çenesini sıkmış ve o düşünceleri uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Kendini evinde gibi hissettiği tek yere geri döndüğü için mutluydu ama bir o kadar da korkuyordu. Sadece birkaç ay öncesine kadar cesetler ve enkazlarla dolu bir savaş alanından başka bir şey olmadığı koridorlarda yürürken birden irkildi, kaybolan tüm insanların yüzlerini hayal ederken vücudundan bir ürperti geçti. Sirius'un yüzü aklına geldi, kalbi kasıldı. Onu bu savaşta kaybetmemişti ama sonuçta kaybetmişti ve bunu durduramayacak kadar güçsüzdü. Lupin ve Tonks'u gördü, Snape'i görünce ellerindeki kanı hissetti. Başka bir şey düşünmeye çalıştı. Ellerini pantolonuna silerken nefesini tutmak için kendini zorladı . Neyse ki bir ses onu düşüncelerinden çekip çıkardı.
"Harry, ne düşünüyorsun?" diye sordu Hermione, Harry'nin aniden ne kadar hasta göründüğünden endişelenerek. Solgun ve terli, yüzünde neredeyse her zaman taşıdığı kasvetli bir ifade vardı. En yakın arkadaşının bu kadar acı içinde olduğunu ve yardım almak istemediğini görmek ona acı veriyordu. Harry onun endişeli bakışlarıyla karşılaştı. Onun öyle endişelenmesinin nedeni olmaktan nefret ediyordu.
"Belirli bir şey düşünmüyorum." Diye mırıldandı. Hermione daha soruyu sormadan aklının nereye kaydığını bilerek başını salladı ve rahatlatıcı bir şekilde elini onun koluna uzattı. Harry istemsizce dokunmadan kaçındı, üzerindeki ellerin ya da etrafındaki kolların hissine dayanamıyordu. Sıkıcı bir his uyandırıyordu ve ne kadar çabalarsa çabalasın, yere doğru düşerken Voldemort'un ellerinin kolunu sıkıca kavradığını hayal ediyordu. Kendini toparlamaya çalışırken çenesini sıktı ve o anda görüntüyü aklından çıkarmaya çalıştı.
"Özür dilerim Mione." Sessizce konuştu. Karşılığında sadece üzgün bir gülümsemeyle karşılık aldı.
Ron umutla, "Bu yıl yeni bir başlangıç, normal bir yıl geçirmek için ikinci bir şans." dedi. Harry başını salladı, haklıydı. Bu onların ikinci şansıydı ve bir daha bulamayacaklardı. Bu onların Hogwarts'taki son yıllarıydı. Bundan sonra başka bir yıl daha geçirmeyecekler. Bu fırsat için minnettar olmalılardı. Yine de Harry midesinin derinliklerinde hissettiği duygudan kurtulamıyordu. Dehşet. Kaleye yaklaştıkça durum daha da kötüleşti.
Hermione iç çekti, "En azından deneyebiliriz." dedi ciddiyetle. "Yapabileceğimiz tek şey bu." Elini Ron'un koluna koydu ve hafifçe sıktı. Harry bu hareket karşısında gözlerini devirme dürtüsüne karşı savaştı. Elbette herkes için zor bir yıl olmuştu ama Ron ve Hermione teselliyi birbirlerinde bulmuşlardı. Oysa Harry sadece kendine sahipti. Harry en yakın iki arkadaşına bakarken yüzünde zoraki bir gülümseme oluştu. Harry'ye aşkın gerçekte ne olduğunu gösteren ilk iki kişi. Harry onlardan önce arkadaşlığı ya da birisinin onunla ilgilenmesinin ya da onu sevmesinin nasıl bir şey olduğunu asla bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kefaret - Drarry
FanfictionHogwarts'ın 8. yılı herkesin hayatında beklenmedik değişiklikleri beraberinde getirdi. Özellikle de kudretli kurtarıcı olmadan kim olduğunu keşfetmeye çalışan Harry Potter için. Hayatında bir kez olsun normal olmak istiyordu ama onun için normallik...