3. Bölüm

195 21 2
                                    

Ertesi sabah kahvaltı sırasında Harry, Ron, Hermione, Luna ve Neville'le birlikte büyük salondaki masada oturuyordu. Hepsi Harry'nin parçası olmakla hiç ilgilenmediği bir tartışma yapıyormuş gibi görünüyordu. Diğer şeylerle ilgilenemeyecek kadar dikkati dağılmıştı.

Malfoy'un hâlâ tek başına oturduğu masanın ucuna baktı. Aynı donuk ifade, mükemmel biçimli yüzüne yerleşmişti.  Sanki onu ilgilendirmiyormuş gibi düşüncesizce tabağındaki yiyecekleri didikliyordu. Onun için üzülen Harry, onun yanına oturmayı düşündü ama sonunda bunun şu anda yarardan çok zarar verebileceğine karar verdi.

Derin bir iç çeken Harry ilgisizce kendi tabağına baktı. Yemek yeme düşüncesi bile midesini bulandırıyordu.

"Yine yemiyorsun Harry." Hermione'nin hayal kırıklığına uğramış sesi kulaklarında çınladı. Harry başını sallayarak ona baktı. "Hermione, yiyorum." yumuşak şekilde konuştu. Balkabağı suyundan bir yudum aldıktan sonra, mide rahatsızlığına rağmen birkaç yumurta aldı ve onları yedi.

Hermione huzursuz bir bakış ve bıkkın bir iç çekişle Neville ve Ron'la yaptığı konuşmaya geri döndü. Yemeğini tabağına koyarken, yumuşak bir sesin onunla konuştuğunu duyuncaya kadar aklının başka yere gitmesine izin verdi.

"Harry, bu saçmalıkların şimdiye kadar ortadan kalktığını düşünürsün ama kafan hâlâ onlarla dolu." Luna rüya gibi konuştu. Harry gülümsedi, neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikri olmasa bile Luna her zaman onu daha iyi bir ruh haline sokuyor gibi görünüyordu. Farkına varmadan, gitmiş olan Malfoy'a hızlıca bir göz attı. Omuz silkerek Luna'ya döndü. Sanki tam olarak ne düşündüğünü biliyormuş gibi ona bilmiş bir bakış attı. Bu onu tedirgin ediyordu.

Harry ayağa kalktı ve biraz sırtını gerdi. "Ben yürüyüşe çıkacağım." Masadan kapılara doğru ilerlemeden önce seslendi. Sadece düşüncelerini temizlemesi ya da en azından denemesi gerekiyordu. Temiz hava ona iyi gelecekti. Buraya geldiğinden beri düşünceleri hiç susmamıştı, sadece biraz huzura ve sessizliğe ihtiyacı vardı. Kafası her an patlayacakmış gibi hissediyordu.

Bu yıl gerçekten farklı hissedeceğini düşünüyordu. Arkadaşlarıyla çevriliyken Hogwarts'taki son yılının tadını çıkarırken mutlu ve neşeli olacağını düşünüyordu. Gerçek şu ki, travmatik bir şeyler yaşamışlardı, özellikle de kendisi. Ve bir daha asla eskisi gibi olamayacağını düşünüyordu. O ölmüştü ve bir kısmı geri dönmemişti. Ölmek ve hayata geri dönmek pek çok insanın yaşadığı bir şey değildi ve bunun için bir destek grubu da yoktu. Bazen o ana geri dönüp, hayata geri dönmek yerine olduğu yerde kalmayı tercih etmeyi diliyordu.

En iyi durumlarda bile keyif bulmak zordu. Kaleden çıktı ve suyun kenarında yürümeye karar verdi. Uzun yeşil çimlerin arasında yürürken, çevresindeki her şeyin ve tenindeki rüzgarın tadını çıkarırken bir rahatlama hissetti. Onu sınırlayan duvarlar yoktu, yanından geçerken onun hakkında fısıldayan kimse yoktu. Nefes alabiliyordu.

Yürürken ellerini ceplerine soktu. Okul Müdürü'nü ve ona şişeleri verirken söylediklerini düşündü. Dürüst olmak gerekirse biraz şansı hak ediyordu.

Durdu ve çevresini inceledi. Bir ağaca yaslandı ve etrafındakilere baktı. Şu anda bir huzur duygusu hissetti ve bunun mümkün olduğu kadar uzun sürmesini istedi.

Harry yaklaşık on beş dakika olduğunu tahmin ettiği bir süre boyunca orada durdu. Ama dürüst olmak gerekirse hiçbir fikri yoktu. Daha uzun bile olabilirdi. Orada öylece durdu ve rüzgarın sinirlerini elinden geldiğince sakinleştirmesine izin verdi. Birkaç dakika geçtikten sonra kendini ağacın rahatlığından uzaklaştırıp ilerlemeye başladı.

Yürümeye devam ederken uzaktan hafif bir ses duymaya başladı. Sese yaklaştı ve çimlerin üzerinde ağaca yaslanmış oturan Malfoy'u gördü. Kendi dünyasında kaybolmuş, önündeki manzaranın güzel bir resmini çiziyor, yavaşça sakinleştirici bir melodi mırıldanıyordu. Harry onun ninni olduğunu varsayabildi.

Kefaret - DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin