37 10 0
                                    

"Şu sesi duydunuz mu?" Siyah saçlı genç arkasında birbirleriyle uğraşan arkadaşlarının susmasını sağlamıştı. İkisi de dikkatle etrafa bakarken kopan büyük gürültü ile sesin kaynağına bakmışlardı.

Yukardan adeta yağmur gibi yağan zombilere şok olmuş gibi bakıyorlardı. Hemen önlerindeki göle ard arda düşmeleri ile kendilerini gelip toparlanmışlardı.

"Bu siktiğimin yerine gelmemeliydik." San sırt çantasını hızla kollarından geçirmiş ve arkadaşlarının da toparlanmasına yardımcı oluyordu.

Bir haftadır yolda oldukları yetmiyormuş gibi bir de dinlendikleri yerde karşılarına böyle bir manzaranın çıkmasını da beklemiyorlardı.

Önceden kaldıkları sığınakta çıkardıkları tartışma sonucu kovulmuşlardı. Gitmeden önce de cephanelikle dolu arabayı ödünç almayı da unutmamışlardı.

"Jeongin hadisene!" Wooyoung göle dikkatle bakan arkadaşına doğru ilerlemişti. Kolundan tutup arabanın olduğu yere çekiştirince zorlamadan kendisini yönlendirmesine izin vermişti.

Arkalarından gelen sesle iki gençte duraksamıştı. Jeongin hemen başını çevirmiş ve öksürerek gölün kıyısına uzanan sarı saçlı çocuğu görünce yanına koşmuştu.

Hareket etmeyen çocuğun nabzına bakmış ve hâlâ yaşadığını fark edince rahat bir nefes vermişti. Wooyoung da hızla yanına gelmiş ve baygın çocuğu incelemişti.

"Bir tane de melek karışmış aralarına" Jeongin yavşak arkadaşına göz devirmiş ve yerdeki çocuğu kucağına alıp arabaya ilerlemişti.

"O ne be!?" San kucağındaki çocuğu görüp hemen sorgulamaya başlamıştı. Isırılmış olma ihtimalini düşünüp arabaya almazken Jeongin inatçı arkadaşına daha fazla dayanamayıp çocuğu yere yatırıp kontrol etmeye başlamışlardı.

"Ne yapıyorsun?" çocuğun pantolonun üzerinde olan eli son anda tutan Jeongin arkadaşına sorduğunda oldukça rahat cevap da almıştı.

"Belki orasından ısırıldı" ikisi arasında geçen tuhaf bakışmayı çığlık atarak üzerlerine koşan Wooyoung bozmuştu.
Hemen arkasından gelen zombileri görmeleri ile Jeongin hızla yerdeki çocuğu kucaklayıp arabaya binmişti. San da hemen sürücü tarafına geçip arabayı sürmeye başlamıştı.

Wooyoung da son anda yetişip açık camdan kendini içeri atmıştı. Kıl payı kurtulmuşlardı.

Jeongin kucağındaki çocuğa kısa bir bakış atıp tekrar bakışlarını yola çevirmişti. Orda neler olduğunu hepsi de deli gibi merak ediyordu ama o ayılana kadar bir şey öğrenemeyeceklerdi.

-

Gece yarısı olmuştu çoktan ve gençler buldukları terk edilmiş evi iyice kontrol ettikten sonra orda kalmayı planlamışlardı. Sarı saçlı baygın çocuk ise hâlâ uyanmamıştı.

Jeongin odalardaki tozlu yatağın birini temizleyip onu oraya yatırmış ve salondaki arkadaşlarının yanına geçmişti.

"İlk önce babana karşı geldin ve dondurulup yıllarca kapatılmayı reddettin. Sonra bulduğumuz sığınaktaki insanlar ile anlaşamayıp kavga ettik. Son olarak ısırılıp ısırılmadığını bilmediğimiz birini yanımızda buraya getirdik. Resmen kendi canımıza okuyoruz."

San her zamanki söylenmelerine başlarken Jeongin yüzünü buruşturup onu duymazdan gelmişti. Wooyoung da onun aksine tartışmaya çoktan başlamıştı. İkisinin bu haline alışkın olduğu için sadece izlemekle yetiniyordu araya girmeye kalksa onu da yerlerdi.

Jeongin'in babası Kore'nin Cumhurbaşkanıydı. Dünya yavaş yavaş yok olurken kendilerini kurtarmak için senelerce donmayı göze almışlardı. Sadece kendini düşünen bencil sürüsünden başka bir şey değillerdi. Jeongin de bu yüzden kavga edip ordan zorda olsa kaçmış ve arkadaşlarını bulup yanlarına dönmüştü.

Resident Evil / SKZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin