"Anlat"
Changbin bodruma inmiş adamı konuşturmaya çalışıyordu. Minho ne kadar gelmek istesede Chan ona izin vermemişti. Çünkü Minho'nun adama bir şey yapacağından oldukça emindi.
"Ne anlatayım?"
"Aranızdaki haini fark ettiğinizde sorguya çekmediniz mi?"
"Çektik."
"Ne anlattı?"
"Sanane?" Changbin başka bir sandalye çekip ters çevirerek adamın karşısına oturmuştu.
"Senin ağzını yüzünü sikerim bak şimdi anlat diyorsam anlat" adam karşısındakinin bir anda yükselmesini beklemiyordu. Blöf yaptığını düşünerek suratını dikkatle incelediğinde Changbin hiçte blöf yapıyor gibi durmuyordu.
"Beni öldürürler ve çoktan yokluğumu fark etmişlerdir yani demem o ki sizin de başınız belaya girer."
"Ay ne kadar düşüncelisin yerim seni"
"Ciddiyim ben"
"Lan sanane sen sorularıma cevap ver!" adam göz devirip oturduğu yerde hareket etmişti. Ne kadar süredir burda olduğunu bilmiyordu ama oturmaktan sandalyeyle kıçının birleştiğine emindi.
"Konuşursam beni serbest bırakacak mısınız?" Changbin düşünür gibi tavana baktığında belli belirsiz kafasını sallamıştı.
"Eğer anlattıklarından tatmin olursam neden olmasın?" adam onlara güvenmesede her şeyi anlatmaya dünden razıydı.
Jeongin'e anlattığı her şeyde oldukça dürüsttü. Başkanın delirdiğine bile emindi ama arkadaşları ile korkup bunu dile getiremiyordu getirseler bile ölme ihtimalleri daha da garanti haline geliyordu. Eğer onlara anlatıp serbest kalırsa kendini kurtarma şansı olacaktı ve buradan da oldukça uzağa kaçmaya çalışacaktı.
Tekrar oraya dönerse kesinlikle ölecekti. Bu kadar dikkatsiz olduğu için başkan onu da gözünü kırpmadan öldürecekti. Ama bu adamlara her şeyi anlatırsa özgür kalacaktı ve istediği tek şeyde buydu.
"Bir grup insan yer altındaki sığınakta saklandığımızdan haberleri olmuş içerde kaç kişi olduğumuzu bilmedikleri için ajan sokmaya karar vermişler. O da bizim güvenimizi kazanıp işe alınmıştı kısa sürede..."
"Zorda olsa ağzından laf alabilmiştik. Söylediğine göre klanları varmış oldukça fazlalarmış ve sığınağı başımıza yıkmak için adam toplamaya devam ediyorlarmış. Yani sığınağın çokta bir gizliliği kalmadı her an patlayabilir ve artık güvenli de değil. Eğer sizde orayı yıkmayı planlıyorsunuz öncelikle o klanı bulup işbirliği yapmaya çalışın derim."
Changbin şüpheli bakışlarını adamın üzerinde gezdirirken Felix içeri girmişti.
"Konuşmuyor mu?"
"Bülbül gibi her şeyi ötüyor çok şüpheli"
"Bizi tuzağa çekmeye çalışıyor olabilir yani?"
"Evet, kesinlikle."
"Şey ben de burdayım..." ikili bir anda ona döndüğünde adam onların cidden salak olduğunu da düşünüyordu. Kendisine sormak yerine birbirleriyle akıl yürütmeleri tamamen salakçaydı. Onlar sormadan kısaca neden konuştuğunu anlatmıştı bir an önce burdan kurtulmak istiyordu.
"Tamam biz diğerleri ile de konuşalım."
"Kaç kişisiniz?" Changbin cevap verecek olan Felix'in omzuna kolunu atıp onu ordan çıkarmıştı.
"Neden izin vermedin?"
"Hayatım farkında mısın bilmiyorum ama rehine olan o ve biz sorularını cevaplamak zorunda değiliz." Felix anlamış gibi 'hmm' diye bir ses çıkarmıştı. Salona geçtiklerinde Jisung tartışan woosan ikilisinden bakışlarını çekip girenlere bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resident Evil / SKZ
FanfictieBu kitap Resident Evil ve Labirent filmlerinden esinlenerek yazılmıştır.