"Jungkook üç gündür burdasın. Gözüne uyku girmedi oğlum. Hadi eve git artık."
Bayan Kim elini omzuma koyarak konuşurken tek odağım az önce yoğun bakıma girmiş olan doktor olduğu için cevap verme girişiminde bulunmadım. Taehyung uyurken burada ayrılmayan ben o uyanmışken mi gidecektim? Sanırım benden daha da çok kafayı yemişti bunlar.
Dün uyanmış olmasına rağmen yoğun bakımdan çıkarmamışlardı. Doktora ne kadar soru sorsam da bana cevap vermemişti. Neyse ki bana acıyan hemşirelerden biri onun hakkında bilgilendirme yapmıştı.
Henüz tam anlamıyla kendinde değil. Sorularımıza cevap vermedi, konuşmuyor.
Biliyordum, Taehyung çok çabuk sessizleşen bir insandı. Son zamanlarda buna hiç denk gelmemiş olsam da çocukluğumuzda onun hoşuna gitmeyecek bir şey yaptığımda sessizleşirdi. Trip atmazdı, tavırlı davranmazdı. Sadece... Benim yanımdayken büründüğü enerjik halinden eser kalmazdı işte.
Lise yıllarımda beni kıskandığında da birçok kez denk gelmiştim bu hallerine. Bir yandan konuşmak istemiyor bir yandan da bana kıyamıyor ve sorularımı cevapsız bırakmıyordu. Beni üzmemek için kıskançlığını bile dindirirdi o.
Bakışlarımı koridorda gezdirdim. İlk günden beri burada olan ailesi, yine her gün olduğu gibi ziyarete gelen mahalleden gençler ve Hajoon hyung vardı. Diğerlerine artık gelmemelerini söylemiştim.
Keeho zaten ilk gün onu kovduğumdan beri yoktu ortalıkta. Olmasını istemiyordum da.
Yoğun bakımın otomatik kapısı açıldığında herkes gibi benim de kafam oraya döndü. Yanındaki hemşireyle odadan çıkan doktor durumundan bahsetmek üzere durdu.
"Normal odaya alacağız. Dün kendini iyi hissetmiyordu ama bugün çok daha iyi, en azından konuştuk."
"S-size anlattı mı?" diye sordu Jihyo. Sesine yansıyan korku kalbimi sızlattı.
Herkes aynı şeyi düşünüyordu. Annesi de, babası da, ablası da, arkadaşları da, ben de... Neden söylemedi diye düşünüyoruz hepimiz. En çok merak ettiğimiz şey bu. Cevabı ise sormaktan en çok korktuğumuz kişide.
"Fazla ayrıntıya girmedi ancak ruh eşinin ölmüş olduğunu onayladı. Kendisi sebebini de biliyormuş ve bu olası bir ihtimalmiş. Yani onun beklediği bir şeymiş. Dediğine göre bu kadar etkileneceğini tahmin edememiş."
"Yani... Ruh eşini tanıyormuş ve öleceği ihtimalini de biliyormuş?"
"Evet. Konuşmak istediğinde siz ondan ayrıntıları duyarsınız. Ama bana kalırsa profesyonel birinden destek alması gerekiyor. Sizin için bir psikolog yönlendirebilirim."
Yoğun bakımın kapısı yeniden açıldığında tüm dikkatim dağıldı. Taehyung görüş açıma girdiğinde heyecanla o tarafa yöneldim. Yalnızca benim değil, herkesin odağı oydu şu an. Hepimiz ondan bir tepki almak için bekledik ancak iki hemşire sedyeyle onu uzaklaştırırken tek yaptığı gözlerini yere dikmekti.
Bakışlarını hiç kimseye değdirmedi. Geçmiş olsun dileklerini, ona seslenişleri ve daha birçok şeyi duymazdan geldi.
Çok ama çok yorgun görünüyordu. Gözleri kıpkırmızı, saçları darmadığınık ve yüzü solgundu. Sanki kilo vermiş gibi görünüyordu. Bunu Taehyung'a yapan omegadan nefret ettim.
Kaşlarımı çatarak tıpkı diğerleri gibi ben de asansöre kadar takip ettim onları. Asansörün bu kata gelmesini beklerken Taehyung dudaklarını araladı.
"Namjoon," dediğinde sesinin kısık olduğunu fark ettim. Birkaç gündür uyutulduğu için olmalıydı.
Namjoon hemen öne atıldı ve "Efendim kardeşim?" derken gözlerinin parlayışına şahit olmak canımı acıttı. Neredeyse onu kıskanacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meddle about ✓
FanfictionAskerden dönen Taehyung, korumacı üç abisine rağmen aşık olduğu omegayı, Jungkook'u tavlamak için elinden geleni yapacaktı. |texting&düzyazı| |alfatae&omegajeon|