"Gidiyormusun?" Yatakta yatan ve öylece bana bakan bedene gözlerimi kısarak bakmıştım "seviştikten sonra nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun her seferinde?" Siyah saçlı beden doğrulmuş, yüzündeki tepkisizlik ile gözlerime bakıyordu. "Yıllardır her geceden sonra saatlerce seninle ilgilenmemimi bekliyorsun?" "Senden hiç bir şey beklemiyorum" boş laflar, boş bakışlar ve boş beklentiler. Karşımda duran bedene daha fazla bakamadan kendimi sinirle odanın dışına atmış, gözlerimin önüne gelen ukala surata aldırmadan sakinleşmeye çalışıyordum.
Boş sokakta sessizce evime doğru yürürken gelen telefonla irkilmiştim, ekranda beliren Hoseok ismini görünce telefonu hızlı bir şekilde açarak cevap vermiştim
"Hoseok?"
"TAE nerdesin?"
"Eve ilerliyorum, neden bağırıyorsun bir şeymi oldu?"
"Eve yakın olan barı hatırlıyormusun acil oraya gel, burada tek başımayım ve çok sıkıldım"Ne olursa olsun en küçük olayda bile en büyük tepkiyi veren bu çocuğa şaşırmamıştım. Onun gibi sosyal birisi için yalnız kalmak.. ölüm gibiydi.
"Tamam geliyorum"
Hoseokun telefonda ki zafer bağırışlarını duyarak gülümsemiş ve telefonu kapatmıştım. Telefon kameramı açarak kendime baktığım da kusacak gibi oldum, bu halle nasıl bir bara gidebilirim ki? Önünde durduğum banka oturmuş, çantamda bulduğum lipbalm ve kapatıcı ile daha güzel görünmeye çalışıyordum. Sonunda kameradan tekrar kendime baktığımda en azından artık bir ölü gibi görünmediğimi görmüş kendi kendime gülümsemiştim.Bara vardığımda yavaş adımlarla Hoseok'un her zaman yerini aldığı masaya ilerliyordum. Tanıdık gelen kızıl saçları gördükten sonra rahatlarcasına bir iç çekmiş ve arkası dönük olan kızıl saçlının omzuna dokunmuştum.
"Sonunda tae! 2 saattir seni bekliyorum"
Hoseok'un sinirli haline gülmemek mümkün değildi, kızıl saçları ile kaşlarını çatarak dudaklarını büzüştürünce Angry Bird'den bir farkı kalmıyordu.
"Üzgünüm önce biraz hazırlandım"
Hoseok çabuk ikna olmuş gibi elimden tutarak beni sürüklemeye başlamıştı, beni bırakıp gittiğinde bu sefer yanında sarışın ve epey yakışıklı bir çocuk ile ellerindeki içkilerle beraber geri dönmüşlerdi."Tae, bu Jimin burada tanıştık"
İsminin Jimin olduğunu öğrendiğim sarışına hafifçe gulumseyerek selam vermişken hoseok konuşmaya devam etmişti fakat bu sefer benle değil karşısındaki sarışın ile konuşuyordu. Bir süre ikiliyi izlemiş ve en sonunda sıkıntıdan patlamak üzereyken oradan uzaklaşarak çıkışa doğru ilerlemiştim. Hoseok yeni avına kendisini o kadar çok kaptırmıştı ki gideceğimi defalarca kez söylememe rağmen duymamıştı. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken sertçe çarptığım bedenle geriye doğru savrulmuş acıyla sızlayan alnımı tutmuştum, benden uzun olan ve göğsüne çarptığım bedene bakmak için başımı hafifçe kaldırınca tepkisiz bir ifadeyle bana bakan bir adam görmüştüm. O uzun denilemeyecek kadar kısa, kısa denilemeyecek kadar da uzun saçlara sahipti. Siyah saçlarının altında parlayan gözleri bana bakarken dudağında ve kaşlarında gördüğüm piercingleri ile ona daha hayran bakmaya başlamıştım. Bir sanat eseri gibi karşımda duran bu bedene öylece bakakalırken bana yaklaşması ile kendime gelmiştim, ya da pekte gelmiş sayılmazdım."Naber?"
Bana doğru yaklaşmış ve boyuma eğilerek göz teması kuran siyah saçlıya sessizce bakmaya devam etmiştim, onu tanıyordum fakat kim olduğunu hatırlayamıyordum.
"Cevap yokmu?"
Tüm zorlamalarımla dudaklarımı hafifçe aralamıştım
"Iyi"
Siyah saçlı yüzünde ki büyüyen sırıtışı ile bana bakarken yutkunmuştum.
"Dudakların konuşurken daha güzel görünüyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattoos • TaeKook
Fanfic"Bırakta vücuduna bırakabileceğim tek iz, dudaklarımın sebep olduğu morlukların olsun."