Bakışlarımı evin her bir köşesinde gezdirirken Görkem de Ceyhun'un yaralarını temizliyordu. Burak, ikili koltuğun başına oturmuş kolunu kolluğa dayamış ve garip bir şekilde uzun süredir sessizce gözlerini kapatarak oturuyordu. Benim de sırtım onun göğsüne yaslıydı. Boştaki kolunu karnıma sarmış, kafasını da benim başımın üstüne yaslamıştı. Salonda geldiğimizden beri en ufak bir muhabbet belirtisi yoktu.
Görkem elindeki gazlı bezi çekip Ceyhun'dan uzaklaştığında bakışlarımı ona çevirip boğazımı temizledim.
"Kardeş siz öğrencisiniz, bu ev ne amk?"
Görkem gülerek bana döndüğünde Burak'ın karnımdaki eli sıkılaştı. Gözleri kapalı değil miydi bunun yav?
"Kankan birazcık milyoner de," diyerek sırıtmaya devam etti. Aynı anda ellerini boynunda kravat varmış da, onu düzeltiyormuş gibi bir hareket yaptı.
"Dedesi sağ olsun," diyerek burun kıvırdı Ceyhun.
"Dedem öldü Mahmut, nasıl sağ olacak?" diyerek ona dönüp ters ters baktığında Burak gülmüştü. Tabii bu uzun sürmeden kendini toplayarak eski moduna döndü.
"Lafın gelişi Yıldıray, her şeyi sorgulama," dedi Ceyhun bu kez.
"Şu odada tek isimle yaşayan insan evladı ben miyim?" diye homurdandı Burak.
Göğsünden doğrulup tamamen ona dönük bir şekilde oturup bağdaş kurdum. Şimdi hepsinin suratını tam olarak görebiliyordum.
"Bence ikinci isminin Yıldıray olmasındansa tek isimle yaşamak daha iyi," dedi Görkem omuz silkerek.
Ceyhun Görkem'e alayla bakıp sırıttığında Burak'a döndüm. İkisine gözlerini kısarak bakıyordu. Burak'ın daha sakin olduğunu söylememe gerek yoktu bence çünkü zaten söylediklerimden sonra o ikisinin birbirine nasıl baktığını fark etmişti. Sinirinden gözü görmüyordu tabi birkaç saat önce ama artık bana hak verdiğini anlıyordum.
Gerçi Görkem'in kıskanılacak tek bir yanı yoktu. Burak ondan daha yakışıklıydı bir defa, aynı zamanda daha etkileyiciydi. Görkem sadece insanlarla çabuk kaynaşıyor ve çabucak samimileşiyordu. Bana olan rahat tavırlarının nedeni buydu elbette ama bu Burak için bir bahane olmuyordu.
Onu anlıyordum, beni kuzenimden bile kıskanıyorken, eşcinsel bir arkadaşımdan kıskanması çok normaldi. Bir de, sanırım beni eninde sonunda kaybedeceğini biliyordu ve bu onu daha çok geriyordu.
Benim gibi birini nasıl sevmişti hiçbir fikrim yoktu. Aslına bakılırsa hem karakter olarak, hem de fikir olarak berbat bir insandım. Burak da bunu biliyordu. Sonuçta beni tanıyordu, iyi ve temiz bir kalbim yoktu ama beni cidden neden sevdiğini anlamıyordum. Elbette sevgi kişi veya karakter seçemiyor, istediğini sevmene imkan vermiyordu. Yine de, anlamadığım bir şekilde Burak'ın bana olan sevgisi o kadar fazla ve farklıydı ki, aklım almıyordu.
Onun beni nasıl sevdiğine bir cevap bulamazken, aksine onu neden sevdiğimi biliyordum. Çünkü çok temizdi, belki yaptıklarıyla değil ama gerçekten hem sevgisiyle hem de kalbiyle o kadar temiz ve iyi bir insandı ki, onu sevmemek pek de bir seçenek değildi. Ki, bir de böyle karşılıksız ve saf bir sevgiyi kaybetmek istemeyen egom da buna yardımcı olmuştu, orası başkaydı.
"Ceyhun'cum," dedi Görkem kaçırdığım bir muhabbetin sonunda olay örgüsüne geri döndüğümde. "Söylemek istediğin bir şey var mı?"
Ceyhun gözlerini devirip ofladı. Ardından yutkunup yaslandığı koltuktan doğrulup Burak'a döndü. Burak, üzerindeki bakışları fark ederek kafasını sehpadan kaldırıp ona baktı.
"Özür dilerim," dedi Ceyhun, ardından sert ama alaylı bir ses tonuyla Görkem'e gıcık bir bakış atarak devam etti. "Sevgilimi dövmen sebebiyle sana vurduğum için."