BÖLÜM 19
"Bana şarkı söylesene..."Ekin Alpay
Avcı' nın evine gelmiştik ve merdivenlerden yukarı doğru çıkıyorduk. Ev, resmen buz gibiydi, çok soğuk bir havası vardı. Acaba, bir yerlerde ceset filanda saklanmış mıydı? Ablamın izlediği yabancı filmlerden duyduğum kadarıyla, cesetler kokmasın diye soğuk odalarda muhafıza ediliyormuş. Bu yüzden katillerin yaşadığı yerler genelde
vücutları soğuğa alışık olduğundan dolayı soğukmuş, soğuk olsa bile de onlar hissetmizmiş, hatta zevk bile alırmış. Acaba, Avcı' da o psikopat katillerden miydi? Eğer öyleyse, onunla yaptığım anlaşmayı acilen bozmalıydım.Sanırım, merdivenlerin son basamağını çıkmıştık. Dümdüz yürümeye devam ettik. Bu sırada, Avcı' nın eli benim kolumun hemen üzerinde, sıkıca tutuyordu. Kokusu ise bana çok yakındı, kesik kesik soluyordum. Bana denizi anımsatıyordu onun kokusu, tam bir özgürlük gibiydi. Ama kendisi öyle değildi. Özgürlükle alakası olmayan, karanlık olan bir adamdı.
Durduğumuz esnada başımı, onun tarafına doğru çevirip, yukarı doğru kaldırdım. "Neden durduk?" diye sordu ama cevap olarak şıngırtı seslerini duydum. Cebinden anahtar aldığını anlayabilmiştim. Anlayamadığım tek nokta, anahtar ile ne yapacağıydı.
"Neden anahtarı aldın? Nereye gidiyoruz?" Zahmet edip sorularımın bir tanesine bile cevap vermedi, hatta bu sorularımdan alakasız başka bir cümle kurdu. "Şanslı kızsın." Hangi konuda şanslıydım, bilmiyordum.
"Ne şansı?" Kapının 'tık' sesini duydum. Anahtarla bir kapıyı açmıştı, eli kolumdan çekilmişti. Düşecek gibi oldum ama düşmedim, beni bu sefer belimden yakalamıştı.
"Oda fobimden dolayı kimseyi genel anlamda odama almam." Ve beni birden bire kapının eşiğinden içeri doğru çekti, arkamızda ki kapının da kapanma sesini duydum. Bu kadar ani çıkışmalar bana ve kalbime zararken, bu adam neyin kafasını yaşıyordu?
"Bu bir şans değil." Ellerim refleks olarak görmediğim ama hissettiğim omuzlarında sabitlenmişti. "Belki buradan cesetim çıkabilir," Ona doğru yaklaştım ama umarım ona doğru yaklaşmışımdır. "sonuçta sen Avcı' sın, Av' ına acımazsın." Fısıltım ile, ellerimin altında ki omuzları birden bire kasılmıştı. Kahkaha atmak üzereydim fakat kendimi tuttum.
"Sen benim Av' ım değilsin." Bu cümleyi söylerken, nefesi yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Bir şey diyemedim. Sonuçta onun Av' ı, babamdı. Her aklıma geldiğindeyse, bir kez daha yıkılıyordum.
"Titriyorsun." O diyene kadar fark etmediğim titremem, biraz daha arttı. Korkudan, stresten veya bu gibi duygu değişimlerinden dolayı titremiyordum. Ev, ciddi anlamda buz gibiydi.
"Evde ceset filan mı saklıyorsun Avcı? Neden bu kadar soğuk?" Sorum onun burnundan gülmesine sebep oldu. Ardından belimde ki elini daha da sıklaştırıp, diğer elini de çıplak dizlerimi hemen altına yerleştirdi. Zülal abla, havayı sıcak olarak düşündüğü için söylediğinde göre mor bir şort ve üzerime de beyaz bir crop ayarlamıştı. Crobumun da üzerinde, şortum ile aynı renkte olan mor bir hırka giymiştim.