BÖLÜM 21
"Sen bu Yalan Dünya' da adaletin olduğunu mu sanıyorsun?"Eslem Özata (Bir Kaç Saat Önce)
Umay, Barış ve Oktay gittiğinden beri tek tük konuşuyor ve tekrar susuyorduk. Şuan sessizdik, herkesin elinde telefonları vardı. Buna bende dahildim. Hepimiz bir şeylerle ilgileniyordu. Ben ise hesabıma yazılmış olan yorumlara kısa kısa bakışlar atıyordum. Diyeceksiniz ki; koskoca devlet savcısı, nasıl olur da bir fan hesabı açar ve ünlenir? O sorunun yanıtını bende bilmiyordum. Tek bildiğim, hayranlık üzerine kurduğum fan hesabında, fanı olduğum adamın aşığı olmuştum. Abayı, toplam 5 yıldır yakmıştım ona. O, kehribar rengi gözlerinde keşfetmiştim gerçekliği, o harika sesi ile keşfetmiştim hayatın sesini.
Ve bu, yalnızca tek bir fotoğraf ile. O fotoğraf telefonumun arkasında, ekran fotoğrafımda, galerimde, fan hesaplarımın profilinde, yastığımın altında, cüzdanımda... Kısaca her yerde. Bu kadar takıntılı bir aptal olmak, benim seçimim değildi. Benim aptal kalbimin seçimiydi. Yoksa, şimdiye boy boy dizmiştim sevgililerimi veya flörtlerimi. Oysa ki benim kalbim yalnızca o diye çarpıyordu.
Hiç konuşmadığım, daha önce bir kere göz göze geldiğim, sesini bir kere çok yakından duyduğum, hiç dokunmadığım bir adama aşık olmak kadar zor bir şey daha vardı; onu başkası ile shiplemek zorunda kalmak... Nisan ile onu, bir çift halinde göstererek shoplar yapmak...
İç çekip, dademinden beri gezindiğim sosyal medya hesabından çıkmak içi hamle yapacaktım ki, telefonumun üzerinden gelen bildirim çubuğu ile gözlerim kocaman oldu. Hemen açtım bildirimi.
#babalarsozunututarasko: Merhaba ateslikehribarlr! Sana bomba bir haber buldum! Biraz önce Ömür Bozgun ile alakalı yeni fotoğraflar bazı sitelerde yayıldı, sisteme aktarılmadan ve yayılmadan da temizlendi. İşler alttan yürütülüyor gibi. Şu gizemi çözebilir misin?
Yazanlar bunlardı. Bir de hemen altında da fotoğraf vardı. Zaman kaybetmeden fotoğrafa tıkladım. Ömür, adliyeye giriyordu, iki kolunda da polis vardı. Shop mu yoksa gerçek mi diye iyice süzdüm. Shop olmayacak kadar gerçekciydi. Çok geçmeden telefonum çaldı. Adliyeden baş savcım arıyordu. Herkesin gözleri bana çevrilmişti. "Adliyeden." deyip oturduğum koltuktan kalktım, onlardan biraz uzaklaşıp telefonu açtım. "Efendim baş savcım?"
"Hemen adliyeye gel. Senin üzerinde çalıştığın dosyanın sahibinin annesi, adliyede. Gerisini burada konuşuruz." Ve telefon kapandı.
Hiç bir şey söyleyemeden derin bir nefes alıp verdim. "Ben adliyeye gidiyorum, haberiniz olsun." diyerek merdivenlere, odama çıkmak üzere yöneldim.
~
Arabamı, adliyenin tam karşısında durdurdum, el frenini çekip anahtarı aldım ve arabadan indim. Aceleci adımlar ile, girişe kadar yürüdüm. Herkese tek tek selam vererek, odama kadar bana eşlik eden adamın, elime tutuşturduğu dosyayı biraz daha dikkatle incelemeye başladım.