Rüya mıydı bu? Hayır,rüya olamayacak kadar gerçekti. Gerçek miydi peki? Gerçek olamayacak kadar da hayaldi. Bu,gerçekten Jungwon muydu?"Selam..Jay."
Yüzündeki ufak tebessüm ile yanıma yaklaştığında biraz olsun ayilamadim. O bana yaklaştıkça sanki bir deliğin içine sürükleniyor gibiydim. Sadece Jungwon vardı,etraf karanlıktı sanki.
"Jay?"
Yanıma iyiden iyiye yaklaştığında aniden kendime geldim.
"Üzgünüm.. daldım bir an için. Hadi gidelim."
Avuç iclerim terlemeye başladığında hızla Jungwon'un kapısını açtım ve binmesini sağladım. Ardından kendim de binerek arabayı çalıştırdım.
"Muhteşem.. "
"Ne?"
Anlam veremeyen bakışları beni bulduğunda kendi kendime mırıldanmaya devam ettim.
"Muhteşem görünüyorsun."
Göz ucuyla baktığımda yanakları çoktan kızarmıştı.
"Teşekkür ederim.. sende öylesin."
Yol boyunca başka konuşmadık. Çünkü içimizde konuşmayı başlatacak cesarete sahip biri yoktu. Sadece bir iki kere saniye için de olsa göz göze gelmiştik. Tüm yolculuğumuz bundan ibaretti. Sonunda Sunghoon'un evine geldiğimizde ikimiz de derin nefesler alıp vermiştik.
"Hey,bekle. Orada olmam ne kadar doğru? Tanıdığım birinin olacağını hiç sanmıyorum da."
Kasvetli havayı az da olsa yumuşatan Jungwon'un sorusu oldu.
"Ne demek ne kadar doğru? Bizim yanımızda,en azından benim yanımda olacaksın Jungwon. Partnerimsin sonuçta? Merak etme gece boyu sıkılmana izin vermeyeceğim. Sadece bana ayak uydur yeter."
Yüzündeki gülümseme ile kafasını salladı hafifce.
Birkaç saniye duygularımla baş başa kaldım. O birkaç saniye benim için bir saatten farksız geçti. Sadece sordum kendime "Ne hissediyorsun Jay?". Ortada arkadaşlık denen duygu yoktu. En azından ben öyle hissetmiyorum. Jungwon'u bir kardeş ya da en azından arkadas gibi görmek kalbimin ağrımasına yol açıyor. Bu durumda sadece tek bir şey söyleyebilirim. Kalbim artık sadece bana ait değil"Jay geliyor musun?."
"Geldim.."
Jungwon gergindi. Parmaklarını oynaması bunu açıkça ortaya koyuyordu. Ona hak veriyorum. Daha önce bulunmadığı bir ortamda bulunmak gerçekten gerici bir şey fakat ona söz verdim. Gerilmesine ya da sıkılmasına asla ama asla izin vermeyeceğim. Bunu şimdi için söylemiyorum,şimdi-yarın ve yarından sonra. Yaşadığım,nefes almaya devam ettiğim her saniye için veriyorum bu sözü.
"Merhaba cifte kumrular. Nabersiniz?"
Jake'e yaptığım kas göz hareketleri fazla belli olmuş olacak ki Jungwon kıkırdayarak cevap verdi.
"Merhaba Jake ve sen.. heeseung! Ah evet heeseung değil mi?"
"Ne hakla adımı unutursun? Jungwon kalbimi kırıyorsun. Hadi ben anlarım falan da Jay-"
"Evet o da merhaba diyor Jungwon. Hadi biz diğerlerinin yanına gidelim."
Arkamdan ters ters heeseung'a ve ikisinin alaylı gulusmelerinenbakarak ilerledim. Partinin sahibini yani Sunghoon'u bulduğumda yanına ilerledim ve tabi peşimden Jungwon da.
"Hoş geldiniz. Nasıl buldunuz-ki süper değil mi? Ee ben yaptım tabii ben de süperim."
"Evet Sunghoon hoş bulduk. "
"Harika. Hepsi neredeyse tanıdığım simalar. İlk başta biraz gerilmistim ama şimdi sanırım daha iyiyim."
Dedi Sunghoon'un yanından ayrılırken. Biraz da olsa rahat hissetmesi sayesinde bende kendimi iyi hissetmiştim.
" Daha yeni başlıyoruz."
Partinin ilerleyen saatlerine doğru Jungwon daha da açılmış hatta ilk baştaki halinden eser kalmamıştı. Kulağına yaklaştım ve fısıltı gibi çıkan sesimle
"Eğleniyor musun?" Diye sordum.
Yüzünü aniden bana çevirdiğinde yüzlerimiz arasında birkaç santim vardı ya da yoktu. Bu da ikimizin birden olduğu yerde kımıldamadan kalmasına sebep oldu. Taştan bir heykel misali gözlerine bakıyordum sadece ardından Jungwon biraz olsun toparlandiginda cevap verdi
"Evet hem de çok. "
Yüzünü geri çevirdiğinde tekrar kulağına yaklaşarak
"Verdiğim sözü hatırlıyor musun? Ben sözlerimi her zaman tutarım." Dedim.
Bu sefer sadece gülümsedi ve bana baktı.
"Teşekkür ederim. Her şey icin."
"Ne demek."