2.

15 3 2
                                    







Spotify/ faylinn
Kitabın playlistine buradan ulaşabilirsiniz ^^





2. Kendini Söyletmeyen Sırlar











Okulun içindeki kafelerden birisine girdiğimizde köşe masalardan birinde okuldaki bir diğer yakın arkadaşım, aynı zamanda oda arkadaşım, olan Doğa'yı; önünde bir yığın kitapla bulmuştuk. Ne beni ne de Melodi'yi şaşırtan bir manzaraydı bu. Doğa, ikinci sınıf hukuk öğrencisiydi ve onunla odamızda tanıştığım günden beri ya ders çalışıyor ya da derse ara verdiği zamanlarda yorganın altında dizi izliyordu. Ne odadan fazla çıkardı ne de okuldan. Kendi halinde takılan birisiydi.

Kıvırcık saçlarını tutmakta zorlanan tokayı ona sormadan çekip çıkardım ve bu hareketim gömüldüğü kitaplardan başını kaldırıp yeşil gözlerini bana dikmesine neden oldu. Geldiğimizi fark ettiğinde kulağındaki kulaklıkları çıkarıp masayı biraz toparlamaya başladı.

"Ne yaptınız?" diye sordu bir yandan da her yere saçılmış renkli not kağıtlarını bir araya getirmeye çalışırken. Ona yardım etmek adına masanın bir köşesindekileri de ben bir araya getirmeye başladım ve "Hiçbir şey, aldım işi. Yarın tekrar gidip detayları konuşacağım." dedim düz bir sesle.

Doğa yaptığı işi yarıda keserek heyecanlı gözlerini bana dikerken bu soğuk tondaki cevabım Melodi'nin sinirle mırıldanmasına neden olmuştu. Kafeden çıkıp buraya yürüyene kadar da bundan başka bir şey yapmamıştı zaten.

Melodi üstündeki kürkü fevri hareketlerle çıkarmaya başladı ve beni Doğa'ya şikayet etmeye başladı bir anda. "Elimde kalacak bu kız bir gün? Anladık be kardeşim en soğuk nevale sensin de hissettiğin bir şeyi de belli et be!" Sitemine karşın ben abartılı bir şekilde gözlerimi devirirken Doğa sadece gülmüştü. Haklıydı, bunu hepimiz farkındaydık.

"Ne oldu biliyor musun, Doğa?" diye devam etti aynı sinirli ve yüksek tonda. "Görüşmenin ortasında beni arayıp olmadı dedi, sonra yanıma geldi ve ben onu bütün yol boyunca teselli ettim. Bu da bana tek bir kelime etmedi, ta ki okula girene kadar." Bu, ben oluyordum sanırım. "Sonra bana döndü ve ne dedi biliyor musun? 'Tamam Melodi, başımı şişirdin. Ben aldım ki işi.' İnanabiliyor musun ya?!"

Sinirli bakışlarını bana döndürüp dirseğiyle karnıma vurdu. Biraz hak etmiş olabilirdim bunu. O yüzden ne kadar canım acısa da hiçbir şey demedim ve sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek ona sırnaşmaya başladım. Kendini benden çekti anında. "Git başımdan be! Başını şişiriyorum ben senin zaten."

"Yaa, hayır." diye itiraz ettim anında. "Sadece o an kafam çok karışıktı. O yüzden bir şey demedim. Yoksa öyle şeyler yapar mıyım ben hiç?"

"Yaparsın."

"Yaparsın."

Aynı anda verdikleri cevaptan sonra bu sefer kötü kötü bakma sırası bendeydi. "Çok kötüsünüz."

"Kes be!" Melodi'nin sert çıkışına Doğa hâlâ gülse de ben beklemediğim için olduğum yerde kalakalmıştım. Bir şey dememe kalmadan ayağa kalktı ve parmağını uyarıcı bir şekilde bana doğru sallamaya başladı. "Başımı ağrıttığın için gidip kahve alacağım kendime, ben gelene kadar hiçbir şey anlatmıyorsun. Geldiğimde yukarıda olan her şeyi tek tek anlatacaksın."

Benim cevap vermemi beklemeden bir anda ifadesini yumuşatarak Doğa'ya döndü. "Alayım mı sana da bebişim?"

Doğa, Melodi'nin sorusundan sonra bir an duraksayarak önündeki üç boş kahve bardağını süzdü ama sonradan elini boş ver dercesine salladı ve "Olur valla yavrum." dedi umursamaz bir tonda. Ben de Doğa'yı tanıyorsam sabahın köründen beri bu masadan sadece bu üç kahveyi almak için kalktığına ve onun dışında nefes almadan ders çalıştığına kalıbımı basardım. Büyük, yuvarlak gözlüklerinin ardındaki kırmızı gözleri bile bunun en büyük kanıtıydı.

SOĞUTTUĞUN HER BİR KAHVE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin