Günahkâr Sözü
Bölüm 1
“Ölü bedenler.”
Karanlığın içindeki tek aydınlık aydı bu gece. Soğuk hava dalgası bir haftadır ülkeye hüküm sürüyordu. Gözlerimi Ay’a diktiğimden soğuk hava gözlerimi yakıyordu, ama yine de gözlerimi kapamaya yeltenmedim. Ne kadar olmuştu bu dünyaya geleli, insan olalı. Doğru üç yıl on iki gün sekiz saat olmuştu. Bu bedenin sahibi, evinde çok fazla ilaç alarak intihar etmiş ve ruhu ölmüştü. Ruhu ölen bu bedenin hâlâ beyni ve kalbi yaşadığından ruhum bu bedene girdi ve hapsoldu.
Bu bedenin sahibi intihar ederken aynı zamanda kendi dünyamda ihanet suçu ile yargılanmış ve bir insan olarak yaşamakla lanetlenmiştim. Oysa asıl ihanete uğrayan bendim.
“Amanda!” Bir anda önümde beliren küçük erkek cin perisine bakmadan ellerimi kabanımın cebine koydum ve bu bedenin kaldığı yere doğru yürümeye başladım. “Amanda bana cevap vermelisin?”
Yürümeye devam ederken yan gözle ona baktım. Gece mavisi saçları ve parlak altın rengi gözleri hâlâ aynıydı, eski arkadaşım Arthur. “Ne istiyorsun yine? Kendi vücuduma dönmeme yardım etmeyeceksen beni meşgul etmemen gerektiğini söyledim.”
Havada süzülmeye son verip omzuma oturdu. Kaşlarımı çatıp önüme döndüm. Onunla konuşmamın bir anlamı yoktu. “Amanda sana söyledim klan lideri senin üzerindeki laneti bozmadığı sürece geri dönemezsin. Bedenine dönmenin tek yolu liderden geçiyor. Ayrıca bunu cin bedenin ölmeden önce yapmalısın yoksa sonsuza kadar insan olarak kalırsın.”
“Bana bildiğim şeyleri söylemeye mi geldin Arthur? ” Her zaman ki gibi yanıp sönen sokak lambasına çevirdim gözümü. “Boş konuşmaların bittiyse git artık.”
“Klan lideri senden bir şey yapmanı istiyor. Eğer başarılı olursan senin üzerinde ki laneti kaldıracağını ve seni sadece klandan sürgün edeceğini söylüyor.” Durdum. Uzun zamandır içimde sadece hissedebildiğim o iki duygunun köpürdüğünü hissedebiliyordum, öfke ve nefret.
“Yapmayacağım! Sen de beni yalnız bırak artık.” Arthur omzumdan kalkıp önümde havada süzülmeye başladı. “Amanda bedeninin ölmeye başladığını biliyorum.”
Arthur’un ardında ileride görünen evle adımlarımı hızlandırdım. Topuklularımın boş sokakta çıkardığı ses arkamdan bana seslenen o çelimsiz sesi bastırıyordu. Hızla evin önünde olmamla çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Kapı sesi ile koridorda beliren kadına baktım. “Hoş geldin kızım. Neden geç kaldın?”
Endişeli gözleri görmezden gelip hızla yanından geçip merdivenlere yöneldim. Dördünce basamakta her zaman ki gibi o öfkeli sesi duydum. “Bu saate kadar nerelerdeydin Kayla!?”
Evet bu bedenin asıl sahibi olan kızın adı Kaylaydı. Yani benim adım değil. Zaten öfkeli olduğumdan bana çıkışan adama döndüm ve alaycı bir şekilde gülümsedim. “Bunun sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum.”
Adam bana doğru atıldığında kadın araya girip adamı durdurdu. “Hayatım lütfen sakin ol! Hala tam olarak toparlayamadı biliyorsun?”
“Böyle diye diye zaten yüz veriyoruz. Adımızı mı çıkarmak istiyorsun da bu saate kadar dışarıda fingirdeşiyorsun.” Kaşlarımı çattım. Bütün gün yaptığım tek başıma dolaşmakken bu insan ne saçmalıyordu. Yüzümdeki alaycı gülümsemeyi sildim.
“Sana hesap vermek zorunda mıyım ki? Ben senin kızın bile değilim. Sırf bana yalvardığınız için sizinle burada kalıyorum diye ne çabuk unuttunuz gerçeği. Kızınız öldü. Bense bu ölü bedeni ele geçiren bir ruhum.” Arkamdan bağırmaya devam etmesine rağmen hızlıca merdivenleri çıktım. Sağdaki ikinci kapıya yönelip kendimi bu insanın odasına attım. Ardımdan kapıyı kilitleyip yatağa attım kendimi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahkâr Sözü
Ficção Adolescente"Bütün bunları yaşamayı hak edecek ne yaptım?" önüme döndüm. "Her şey tanrının acımasızlığından ibaret değil mi?" "Hepimiz onun adil ve iyi olduğuna inandık. Belki de aslında sandığımız gibi değildir?" yan gözle ona baktım. "Haklısın." ...