Akra'dan.
Kapıyı hızla açmıştım duyduğum ses ile.
Evet, doğru duymuş ve şuan karşımda görüyordum.
Araf'ın elinde ki silah Boğaç'ın ellerinin arasında ve mermi duvara patlamıştı.
Araf ise öfkeyle Boğaç'a bakıyordu.
"Ne lan bu haliniz?" Akra hızla kapıyı kapattı.
Boğaç silahı Araf'tan çekip yere fırlattı ve Araf'in üstüne yürüdü.
"Sen napmaya çalışıyordun! Hadi lan bir daha yap aynısını." Dedi ben ise o anda devreye girdim.
"Akın! Geri çekil." Boğaç'ı almaya çalışıyordum ancak küçüklüğünden beri tanıdığım bu çocukta ki sinir tavandi.
Damarları belli,yüzü kızarık.
Aynı Akay gibiydi.
Akay her hangi bir duyguyu yaşadığında hep kizarirdi.
Boğaç ellerini Araf'in yakasından en sonunda çekti.
Ben ise Boğaç'ı kendi tarafıma aldım.
"Araf! Ne halt yiyorsun sen?" Dedim ancak Araf'in boğazından hırıltılı bir ses geldi.
"Akra."
"Kes sesini!" Hızla gurlemistim Araf'a.
Boğaç ise bunları duymak istemeyip odadan hızla çıktı.
"Akay'a ne oldu! Siz ikiniz Akay'ı bir arada olduğunuzda oldureceksiniz. Kendine gel Demirhan! Sen bu musun?" Araf'ın yakalarını tutup ona öfkeyle bağırdım.
"Akra! Ben Akay'a birşey falan yapmadım!"
Konuşmaya devam etti.
"Belim de ki neşteri biliyorsun! Kendisini kesmemi istedi. Onu kandirdigimi sandı..."
Sesi sonlara doğru kısıldı fakat kendisini topladı ardından.
"EVET! BEN İĞRENÇ VE KARDESİMİ OLDURMEYE CALİSAN SİNİR SORUNLARİ OLAN LANET BİR ABİYİM!"
"Araf..." Onu kendime çektim ve bir abi olarak kendisini goremeyen kardeşime sarıldım. Araf ise kendini tutamayıp ağlıyordu.
Araf benim için her zaman bir yanardağ gibiydi.
Kardeşim olmasına rağmen öyleydi.
İlk önce baya yanar en sonunda sessizce soğumaya başlardı.
Ama Araf soğumak yerine sadece ağlamayı secerdi.
Kardeşim genel de kendini ifade etmekte zorlanirdi ve bu yüzden her zaman bağırarak, eşya kırarak, yumruk atarak kendini ifade etmeyi denerdi.
Araf'ı ancak şu son zamanlarda taniyamiyordum.
Ortanca kardeşim kendini mahvediyor ve yok oluyordu gozlerimde sanki.
Beni dusuncelerimden çıkaran Araf'ı geri çekilmesi oldu.
"Akra."
Sorgular bir şekilde baktım.
"Araf?"
"Gidebilir miyim?"
Kaşlarım çatıldı.
"Nereye?"
Araf yutkundu, ademelmasi hareket etmişti.
"Akay'ın odasına, merak etme ama ben ona zarar vermeyeceğim bu sefer. Abi olmayı deneyeceğim, ben deneyip yaparım değil mi Akra?"Yıkıldın Akra.
"Araf... Tamam, git. Sana güveniyorum ve Akay benden sonra sana emanet tamam mı kardeşim?"
Araf'ın omzunu hafifçe sıkıp gülümsedim.
"Çok iyi bir abisin ortanca Demirhan."
Araf gülmeye çalıştı ve rol olsa bile benim için güldü.
Araf yavaşça yanimdan ayrıldı ve bende onun gidişini izledim.
Ağır, yavaş ama korku ve hüzün karışımı.
Araf, Akay'ı korkutmaktan ve incitmekten korkardı.
Ama öfkesi;
Bu herşeyi terse ulaştırıyordu.
Araf odadan çıktı ve telefonumu alıp Boğaç'ı aradım.
Ona da ihtiyacım vardı.
Kardeşimin ama.
Ondan hala hoslanmiyorum gayet bariz belli.
"Alo."
Ses geldi ve boğazımı temizledim.
"Akın, neredesin?"
"Seni gram ilgilendirir mi?" Diyen bir ses duydum.
"Boğaç. Nerede olduğunu söyle. Sana amirin olarak emir veriyorum."
Boğaç ağzından içinden küfretti.
"Hastane bahçesi, sol taraf, 2. Bank..."
Ve siritip devamını getirdi.
"Amirim."
Gulmeme engel olamadım.
"Ozaman, buraya gel Akay'ın sana ve..."
Yutkundum.
"Abisi Araf'a ihtiyacı var."
Boğaç'ın telefonuma bağıran sesi yansıdı.
"Sikerim abiligini! O Araf denilen piç herif oradaysa hiç bir yere gelmiyorum."
Tekrar bağırdı.
"DEMİRHAN!" Diye eklemeyi bırakmadı tabi.
"Bağırma lan pust." Güldüm.
Akıllı saatime bakıp sirittim.
"Gelmen için 10 dakikan var Akın."
"Gelmiyorum hiç bir yere!"
"Kaldı 10 dakika 34 saniye."
"Akra! Gelmeyecegim o piç Araf oradayken!"
"10 dakika 2 saniye."
Boğaç tekrar bağırdı ben ise sadece güldüm.
"GELMEYECEGİM ULAN, SENİN KARDEŞİN AKAY'I KANDİRMAYA ÇALIŞTI VE USTUNE USTLUK ONUN SUAN YOĞUN BAKİMDA OLMASİNİ SAĞLADI BİR DE BU SEREFSİZLE AYNİ ODAYA SİKSENİZ GİRMEM!"
Yüzümü burusturdum.
"9 dakika 21 saniye."
Ve telefonun yüzüme kapanma sesi...
Elimde ki telefona baktım.
Ses yoktu.
"Adi herif."
Hızla odadan çıkıp Akay'ın olduğu odaya yol aldım.
Odanin kapısı açıktı.
Ve köşede gördüğüm şey yutkunmami sağladı.
Araf kardeşinin elini tutmuş onunla konuşuyordu.
Akay şuan uyuyor olsa bile.
"Özür dilerim. Biliyorum, işimize yaramayacak Akay. Ama özür dilerim kardeşim." Sesi titredi Araf'in.
"Tüm içtenlikle özür dilerim ama. Bunları rol sanma olur mu güzel kardesim? Ben..."
Yutkundu.
Rol yapacak kadar biraz kötü kardeş olabilirim. Ama sen en azından rolüme ayak uydur olur mu?"
Sessizce kapıyı çalıp içeri girdim ve havada ki kasvetli ortamı bozdum.
"Uyanmadı mi?" İlk konuşan bendim.
Araf sadece kafasını sağa sola salladı.
"Doktor? Ne söyledi?"
Araf gene kafasını salladı.
"Anlaşılan sadece sessizce kardeşimizi izleyeceğiz, değil mi Araf?"
"Öyle olacak." Mırıldandı.
Araf Akay'ın elini hala sıkıca tutuyordu.
Bırakmak mi? Araf bu hatasından sonra ölse bile birakmamayi diliyordu.
Kendi dusuncelerimin arasında iken bir ses duydum.
Tiz, küçük bir kız çocuğu gibi sanki.
"Abi."
Beni ilk uyandıran Araf oldu.
"Akay!"
Onlara baktım dusuncelerimden sıyrılmış bir halde.
Akay ise korkuyla geriye çekildi ve bu kaşlarımı catmama sebep oldu.
"Yaklaşma bana Araf."
Araf iyice küçülmüştü.
"Akay'ım, kızıl'ım. Ne diyorsun abine?" Diyerek durumu düzeltmeye çalıştım.
Ancak Akay ciddi duruyordu.
"O benim abim değil ve bana yaklaşmasın."
Araf sadece güldü ama bu normal bir gülüş müydü derseniz?
Bunun asla normal olmadığını söylerdim.
Sadece acının ilacı gülüştür.
Araf bunu çok iyi biliyordu.
Akay ise bana hala dolu gozlerle bakıyordu.
"Güzelim..." Bana uzatılan kollara karşı kalmadım ve kendime çekip sarıldım.
Ancak gözlerim sol bileğinden kaçmadı.
Uzun, derin ve dikilmiş bir bilek...
Aklıma gidip geliyordu sanki.
İki kardeşim var;
Biri ateşi simge ediyor sanki diğeri ise su ama.
Yandıktan sonra ki yanardağ misali idi.
Ateş ve Su yan yana gelirse nelere sebep olurdu?
Kan bağları olsa bile onlar Ateş ve Su olarak birbirilerine layik değillerdi.Onları bir araya getirmek bir cesaret simge ederdi.
Akay'a sıkıca sarılıp saçlarını okşadım, öptüm.
Sıkıca sarmaladim onu.
Herşeyden korumak ister gibi.
Kendimden, Boğaç'tan, Araf'tan herkesten.
Araf hızla yanımdan kalkıp kapıyı geçti peşinden gitmeyi istedim ama Akay'ın güçsüz kolları beni durdurdu ya da ben öyle istedim.
Akay yüzüme bakıyordu sanki Araf'ı durdurmamı istiyor ama bir yandan da Araf'la konuşmak istemiyordu.
"Akra abi, o beni..." Akay yutkundu.
Kendi haline baktı, ona baktım.
"Gerçekten kandırmaya mı çalıştı?"
"Neyden bahsediyorsun Akay? Araf'ın belinde ki neşter ile kendini kesmesini isteyen sen degilmiydin?"
"Bendim..."
"Ozaman?"
Akay hafif oksurdu.
"Babam öldükten sonra miras bana kalacaktı ya..."
Dediğiyle beynimden vurulmusa döndüm.
Araf düşündüğümü yapamazdı ki.
Öyle bir çocuk değildi ya da bana gösterdiği yanardağ öyleydi.
"Öyle birşey yapmaz!"
Kisilan sesim ile yükseldim Akay'a.
"Boğaç söyledi."
Ters ters baktım.
"Gerçekten? Benim kardeşim kendi kardesini ve beni kandiracak kadar mı düştü?" Derken odanın kapısı açıldı.
Boğaç'ın elini tutan bir çocuk, Açel ve Boğaç.
Alaka sıfır bende şuan, algı kapandı.
Boğaç'ın elinde ki çocuk gülerek Akay'a doğru atıldı ve kaşlarım çatıldı.
"Akay abla, geçmiş olsun!" Gülümsedim.
Akay gülümseyip tanımadığım çocuğun yanaklarını öptü.
Lan! Öptü mü o?
Akraya ikinci şok geliyor amına.
"Boğaç'cim bu kim kardeşim?" Boğaç'a bakışlarım döndü o ise pic gülüşü atıyordu etrafa.
"Tanıştırayım, üvey kardeşim, Gökmen Bartu Akın."
WTF?
Öksürmeye başladım bir an.
Ve Akay bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Lan, sen bu Boğaç'ın kardeşi olmak?"
Çocuk başını salladı, adını Gökmen bildiğim olan.
"Benim."
Gülümsedim.
"Ablayı nereden tanıyorsun?" Akay'ın sesiydi.
"Açel ablayı diyo'saniz eğer, o benim bakıcım. Ama Akay abla ise Boğaç abimin..."
Boğaç çocuğa ters ters bakışlar attı.
"Arkadaşı ya! Ondan biliyorum."
Akay ve ben şüphelenmis gibi bakışlarımızı çocuktan cekemiyorduk.
O ise koşarak Açelya'nın bacağına yapıştı.
Açelya ise gulerek bize baktı.
"Aa, çocuğa çok sordu sordunuz amirim, yakışıyor mu size?"
Göz devirdim.
"Amirim lafını en çok bu kızdan sevmiyorum galiba."
Açelya küçük ama gerçek olduğunu düşündüğüm bir kahkaha attı.
Ben ise göz devirmekle yetindim.
Boğaç ise Akay'ın yanına gelmiş ve ona bakıyordu.
Ama bu bakışlarda birşey görüyordum ben.
Özlem, Sevgi ve...
Aşk diyemezdim çünkü aşk gibi durmuyordu.
Sadece sevgi ve özlem.
Gökmen ise etrafta gezinip Açelya ablası ile oyun oynuyordu.
Aklım hala Araf'taydi ne kadar mutlu bir aile tablosunda olsam da.
Kardeşimdi o benim.
Kandirmismiydi? Supheliydi.
Ama kardeşimdi.
Ne olursa olsun, Demirhanlardan bir kardeşti o.
Gökmen adlı arkadaş bir anda elinden bir fotoğraf makinesi çıkardı ve dusuncelerimden ayrilmami sağlayan şey çıkan flash oldu.
"Len! Gommen n'apiyon sen?"
"Ne Gommen'i Akra abi?"
"Çocuk, elinde ki fotoğraf makinesi ile bizi ifsalarsan valla o sarı saçlarını yolarim he."
Gökmen kıkırdadi.
"Sadece..."
Durdu ve onun devam etmesini bekledim.
"Bir aile fotoğrafı çekilmek istemiştim."Sobe.
"Gelin buraya len." Herkese seslendim ve bana döndüler. Gökmen'i ise tek hareketle bacağıma oturtup fotoğraf makinesini elimde tuttum.
Arkama uyuz Boğaç, onun arkasına Açelya.
Biz önde, Akay ise en önümüzde idi.
Gökmen güldü.
"3. 2..."
Akay devamını getirdi.
"1!"
Bogac ise bitirdi.
"Peynir!"
Herkes gülümsedi ve fotoğrafı çektim.Bolumu okuyup oy verirseniz sevinirim.
Teşekkürlerrrr. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katiller Ve Arananlar.
RandomYıllardır zorluklarla büyüyüp polis olarak yetişen bir aile. Ve kizin takıntılı, küçük aşkı olup kızı küçüklükten beri sevip onun yaşadığı, gördüğü herşeyi insanlara uygulayan polis görünümlü o seri katil Boğaç Efe Akın. Akay Arya Demirhan, mantığı...