Duru'nun Anlatımı
Çiçeklerin arasından geçerken ormanın mis gibi kokusunu içime çekiyordum ki ufukta bir karartı gördüm. Karartıya doğru birkaç adım attığımda bu karartının Mahmut Tuncer olduğunu fark ettim. Elinde halay mendili ile Baby şarkısını söylüyordu. Kendi yorumuyla oldukça ilginçti. Büyük bir zevkle (!) onu dinlerken omzuma dokunan elle irkildim. Justin Bieber, '' Bu ne koku lo? Nereden geliyi bu?'' dedi. Allah'ım Justin Türkçe konuşuyor! Hem de Mahmut Tuncer şivesiyle. Justin Mahmut Tuncer'e eşlik ederek halay çekerken bir an etraf karardı ve ağzımdaki tat... O koku...
Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda ağzımdaki şeyin Bahar'ın ayağı, deminki saçmalıkların da bir rüyadan ibaret olduğunu fark ettim ve ''BAHAR!'' diye böğürdüm. ''Çek lan ağzımdan ayağını! İki gündür aynı çorapla dolaşıyorsun.''
Bahar ''Anne beş dakika daha.'' diye mırıldanmaya başladı. ''Kalk diyorum mal insan, salak insan.'' dedim ve poposuna tekmeyi geçirdim. Kendisini parke ile bakışırken bulan Bahar,
''Ah! Kıçım! Ne oluyor ya?''
''Ne mi oluyor? Ayağını gırtlağıma kadar sokmuşsun. Ayrıca sen burada ne arıyorsun?''
Vereceği cevabı tahmin edebiliyordum. Bahar bu. Korkağın, paranoyak insanın teki.
Bahar sessizce bir şeyler düşünürken ben de kollarımı çapraz bir şekilde bağlamış, onun cevabını bekliyordum.
''Şey, Durucuğum; biz dün şey yapmıştık ya. Yani... Tövbe tövbe... Tabii şey yapmadık. Yani şey, korku filmi izledik ya. Ben de tek yatamadım. Sonra düşündüm, ''Acaba benim kurtarıcı meleğim kim olabilir? O kaslı, o güçlü kız kimdir?'' Tabii ki Duru. Bilirsin, bu evde en çok seni severim. Çünkü adamın dibisin kanki.'' dedi ve mal mal sırıtarak beni alkışlamaya başladı.
Ben ona öküzün trene baktığı gibi bakarken elimdeki yastığı Bahar'a fırlattım.
''Baharcığım; yani ben söylemekten bıktım ama sen tam bir...'' Ben sözümü bitiremeden banyodan bir çığlık sesi geldi. Biz ne olduğunu anlayamadan Melis cırlayarak konuşmaya başladı.
''Yüzümde sivilce çıkmış, yüzümde. Benim yüzümde çıkmış. Bana ait olan bir yüzde. Sivilce. Si-vil-ce.''
Ardından yine çığlık atmaya başladı. Gerçekten sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyor, merak ediyorum.
''Ulan haysiyetsiz, sen ne hakla benim bebeksi yüzümde çıkarsın. Hem de burnumun üzerinde.''
Bahar'la gözlerimizi devirdik. Her zamanki Melis'ti işte. Ne harika bir gün ama! Millet kuş sesleriyle, sevgilisinin öpücüğüyle falan uyanırken ben gırtlağıma kadar girmiş bir ayak ve Melis'in cırtlak sesiyle uyanıyorum.
''Acaba ev halkı olarak daha ne kadar saçmalayacağız?'' diye düşünmeme gerek kalmadan yine bir çığlık sesi duydum.
Ne kadar da şom ağızlıyım, değil mi?
Ama bu Melis'in sesi değil, Mısra'ydı.
''Böcek!'' diye bağırdı birkaç kez. Melis'inki kadar olmasa da Mısra'nın sesi kulak zarını delebilecek kapasitedeydi. Ve az önce o. Bir dakika. Böcek mi dedi o?
''Bahar! Böcek var. Koru beni kanka. Beni sorarsa ''İşi çıkmış.'' de.'' diye bağırarak yerde yatan Bahar'ın üstüne atladım. Bahar sakin ses tonuyla, ''Durucuğum, Durucuğum... Sana hiç küçücük böcekten korkmak yakışıyor mu?'' diye cıkcıklayarak başını iki yana salladı.
Sonra bir şey aklına gelmiş gibi gözlerini irice açtı ve çığlık atmaya başladı. Bir yandan da ''Böcek!'' diye bana bakarak çığlık atıyordu. Bahar çığlık attıkça ben de ona bakarak çığlık atıyordum. Bu bağrışmalarımız bir süre böyle devam etti. Bağırmaktan nefesimiz kesildiğinde uzun bir süre sustuk. Sonra Bahar tekrar çığlık atmaya başladı. Baktım böyle gidecek, ayıltmak lazım. Bahar'ın yüzüne bir tokat geçirdim. Sonra odanın kapısı aniden açılınca ikimizde kapıya doğru baktık. Mısra içeri girer girmez yatağın üstüne yattı. '' Günaydın gençlik ve iyi geceler.''
Şaşkın şaşkın Mısra'ya bakarken Bahar ''Böceğe ne oldu? ''Pardon bacım, ben yanlış eve gelmişim'' diyip gitti mi?'' diye sordu.
Mısra kafasını kaldırıp esnedikten sonra '' Tozmuş o toz, toz.'' Dedi ve tekrar kafasını yastığa gömdü.
Sonra odaya Melis girdi. Arkadaşlar; bu arada benim odam yolgeçen hanı olur, belirteyim.
Melis önce Mısra'ya sonra şuan resmen kucağında oturduğum Bahar ve bana baktı. Önce gözlerini kıstı, sonra pörtletti. ''Lezbiyen misiniz? Mal mı?''
Gözlerimi devirip ''Malız mal.'' diye mırıldandım.
Bahar ''Melis, aşkım, açıklayabilirim, göründüğü gibi değil.''dedi. Melis ''Sus, konuşma yeter.'' dedi ve eliyle dur işareti yaparken diğer elini alnına koymuş, Türk filmlerindeki gibi hareketler yapıyordu.
İnsan bu kadar mal olur mu? Oluyor işte. Bahar'ın üzerinden kalktım, banyoya gittim. Birkaç kez yüzüme soğuk su çarptım.
Tekrar odama geri dönüğümde Mısra aynı pozisyonda kıçını devirmiş, yatıyordu. Bahar ise Melis'in burnundaki sivilceyi iki eliyle sıkıyordu. Artık ne kadar sıkmışsa Melis'in burnu domatese dönmüştü.
Sonunda amaçlarına ulaşmış olacaklar ki sevinç dansı yapmaya başladılar ve çığlık atıp gülerek birbirlerine sarıldılar.
Sonra Bahar Melis'e dönüp, sesini kalınlaştırarak '' Biz kimiz?'' dedi. Melis gaza gelip ''Beautiful Girl!'' diye bağırdı.
Bahar devam etti. ''Niçin buradayız?''
Melis cevap verdi. ''Sivilceleri yok etmek için.''
''Ne yaptık?''
''Yok ettik.''
''Ne yaptık?''
''Yok ettik!''
Sonra ellerini birbirinin üstüne koyup ''Gü-zel-lik aş-kı-na'' diye bağırdılar. Çok Survivor seyrediyorlar, çok.
Mısra yataktan doğrulup bir bana, bir onlara sinirli bir şekilde bakarken 'benim suçum yok.' dercesine ellerimi havaya kaldırdım. Mısra ''Bir uyutmadınız arkadaş.'' Dedi ve sinirle banyoya doğru gitti. İki üç dakika sonra Mısra geldiğinde siniri yatışmış olacak ki - ya da işi düştüğü için - tatlı tatlı bağırdı. ''Kızlar! Bana yardım edecek şanslı kişi kim?''
Ben bir an panikle ''Babam hamileymiş de ben annemi arayayım, tebrik edeyim. Dün aramamıştım.'' diyiverdim. Hay ben ne dedim? Tövbe tövbe. Allah belamı verdi ya.
Melis bir sağa bir sola doğru baktı. Herhalde bir şey bulamadı. Kendini yere atıp kıvranmaya başladı. '' Ben dün birazcık üşütmüşüm. Galiba ishal oldum. Tuvalette işim uzun sürer hadi ben kaçtım.'' dedi ve hızla odadan uzaklaştı. Ben Bahar'a 'hadi defol git mutfağa.' dermişçesine bakarken Bahar hızlıca ''Ben Melis'e yardım edeyim.'' dedi, sonra ne dediğinin farkına varıp yüzünü buruşturduktan sonra '' Mısra ben sana yardım edeyim.'' Dedi. Ben de Mısra ve Bahar çıkınca yatağımı toplayıp üstümü değiştirdim. Mutfağa girdiğimde hepsi giyinmiş, süslenmiş, kahvaltı yapmaktaydılar.
Benim soğuk esprilerimi, Melis'le Bahar'ın atışmalarını ve onları masayı toplatmakla tehdit eden Mısra'yı saymazsak gayet normal bir kahvaltıydı. Kahvaltı bittikten sonra Mısra hızlıca masayı topladı ve çantalarımızı alıp yola çıktık.
Yolda yürürken aklımdaki tek şey bu üç malla hayatımın nasıl geçeceğiydi?
Evet, ilk bölümümüz de böylece bitmiş bulunmakta. Hikayenin beğendiğiniz veya eksik gördüğünüz yanlarını yorum olarak atarsanız seviniriz.
(Bu arada hikayenin kapağında kızlar temsilidir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT BOYUTLU
HumorMerhaba, biz Beyza ve İrem. İki yakın arkadaş olarak bu hikayeyi yazmaya başladık. ''Bu hikayeyi yazma amacınız ne?'' diye soracak olursanız... Amacımız... Amacımız yok. Tamamen iki işsiz insan tarafından eğlenmek için yazılmış bir hikaye bu. Siz s...