Bölüm 4

459 33 5
                                    

Bu bölümün şarkısı Maroon 5 - Animals. Bölümü anlattığı için değil, sadece güzel bir şarkı diye multimedyaya koyduk. :D

Ayrıca kızların okula giderken giydikleri kıyafetler de multimedyada.

Bahar'ın Anlatımı

Şu an ne mi yapıyorum? Acı çekiyorum arkadaşlar. Siz arkadaşlarınız yanınızda çikolataları sömürürken sadece onları acı izlemek nedir, bilir misiniz? Ben bugünden itibaren biliyorum. Niye mi? Duru'nun ona yazdığım mektubu bulmasıyla bana çikolata cezası vermesi bir oldu. Anlamadım ki; son günlerde böyle bir anaç tavırlar, konuşmalar, bana verdiği cezalar... Yeter artık, bunu bir kocaya verelim de hemen anne olsun. Yoksa yakında beni biberonla besler bu. Valla yapar.

''Baharcım, niye öyle kötü kötü bakıyorsun tatlım?'' diyen Mısra'ya çok kırıldım doğrusu. Kalbim kırıldı, kalbim kırıldı. Pepee bana hiç inanmadı. Kalbim kırıldı, kalb... Bu arada çok TRT Çocuk seyrediyorum, her neyse.

Mısra'ya onu dövecek gibi bakmaya devam ettim. Ne demek bir ay çikolata yok, ne demek? İnsanlığa sığar mı bu?

''Evet Bahar. Kötü kötü bakmayı keser misin?''

''Yok, canım arkadaşım, Melisciğim. Ben sizi düşünüyorum. Diyorum, 'Bu kızlar bu kadar çikolata yiyorlar. Şekerler tavan tabii. İnşallah ölüp gitmezler. Yazık bunlara. Sabah sabah kaloriler, kaloriler. Hepsi onların hop basene indi.' Bunu diyorum yani. Yoksa kızdığım falan yok.'' dedim sakin olmaya çalışarak. Oysaki şu an kafalarını koparıp odamın tavanına asıp süs yapasım var.

Neyse ki kızlar okul vakti yaklaştığında kutularca çikolatayla bana işkenceyi yapmayı bırakıp hazırlanmaya başladılar ve böylece günlük rutinimize geri döndük. Melis yüzlerce kıyafetin arasında ''Giyecek hiçbir şeyim yok.'' diye söylenirken, Duru makyajının son rötuşlarını yapmaktaydı. Mısra ise çoktan kıyafet, saç, makyaj işini bitirmiş; ayakkabılarını giyiyordu.

Ben mi?

Şu an dört ayak üzerinde gezerek küpemin tekini aramakla meşgulüm.

''Ne arıyorsun sen?'' diye sordu Mısra mutfakta suyunu içerken.

''Küpe.'' dedim e harfini uzatarak.

''Mutfakta mı?''

Evin altını üstüne getirmiştim. ''Bakmadığım bir tek burası kaldı.''

''Şu elindekinin aynısı değil mi? Pembe kuru kafalı bir küpe.'' dedi bilmiş bilmiş.

''He he.''

''Kulağına bakmayı düşündün mü?''

''Ne saçmalıyorsun be?'' derken fırın camındaki yansımamla göz göze geldim. Valla takmışım. Akıl kalmadı ben de, bunlarla yaşaya yaşaya. Eskiden böyle miydim? Gözümden bir uçan, bir kaçan bile kurtulamazdı o derece yani.

Hemen kendime geldim, büyük bir ciddiyetle ayağa kalktım. Koşarak odama gidip çantamı alıp çıkacaktım. Ama olmadı, o hain kaza yaşandı. Koşarken virajı alamadım; hızla giderken halı kaydı ve yere, Duru'nun ayaklarının dibine, düşüverdim.

''Tamam, çok mükemmel biriyim kanka ama ayaklarıma kapanmana gerek yoktu.'' diye benle alay yetti.

Allah herkese şans verirken ben çişimi mi yapıyordum acaba, bu ne biçim hayat ya.

Yolda çok acayip bir şekilde normal olmayı başardık, nasıl yaptık anlamış değilim. Ama yaptık.

Okula girmemizle beraber Mısra'nın çok tövbe bismillah bir varlık ile çarpışması bir oldu. Kızdaki şansa bak be. Ben en son kendime Benimo alırken Bakkal Hüseyin Amca ile çarpıştım, ben böyle işin ta... Neyse, terbiyemizi takınalım.

DÖRT BOYUTLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin