Jeongin'in omzunda hissettiği el omzunu sıktı. Changbin'in üzerinde olan siyah ve dar atlet Jeongin'in yutkunmasına sebep oldu. Ne güzel görünüyor öyle.
"Jeongin. Sana neden buradasın diye sordum."
"Hocam ben..."
Changbin sinirli görünüyordu. Jeongin ilk defa gelmiyordu buraya. Bir kaç kez gözlendiğini fark etmiş, kim olduğunu bulamamıştı. Jeongin olmasına pek şaşırmıştı. Ona karşı olan tavırları sürekli dikkatini çekmişti çünkü.
"Telefonunuz... okulda unutmuşsunuz. Onu getirdim."
Titreyen elleri ile telefonu uzattı. Changbin telefonu görünce gözleri parladı. Telefonunu yanında getirdiğine emindi. Jeongin'in elinden telefonu aldı ve cebine koydu.
"Yanımda getirdiğime emindim. Takip mi ettin beni? Evimi nereden biliyorsun?"
Jeongin ne diyeceğini bilemiyordu. Şimdiye kadar onu hep uzaktan izlemiş, yakalanacağını hiç düşünmemişti. Bir şeyler uydurmak istedi fakat ne diyeceğini bilemedi.
"Minho hyung söylemişti. Telefonunuzu kaybettiğinizi söyleyince adresinizi verdi."
"O kadar mı?"
Changbin inanmış gibi durmuyordu. Jeongin inanması için tanrıya dua ediyor, bir yandan da soğuk terler döküyordu.
"Evet. Minho hyung bir arkadaşınız ile olduğunuzu söyledi. Ben eve vardığınızı düşünmüştüm yine de. Rahatsız ettiysem özür dilerim."
Titreyen sesi, vücudu ve ellerine rağmen bir şey çaktırmamaya çalışıyordu. Changbin üsteliyor, Jeongin'e acı çektiriyordu adeta. Jeongin dayanamayacağını düşünüyordu.
Konuşmaktan bile çekindiği Changbin ile arasında bir kaç santim vardı şuan. Ve Changbin ona bakıyordu. Gözlerinin içine. Jeongin dolgun dudaklara kapanmak, kanayana kadar öpmek istedi. Atlet sayesinde öne çıkan kollarda ona hiç yardımcı olmuyordu doğrusu.
"Bir şeyler içmek ister misin?"
Jeongin şaşkın gözlerle ona baktı? Evine mi gireceğim? Birlikte bir şeyler mi içeceğiz? Tanrım. Umarım kötü bir şey yapmam.
"Jeongin? Ahh, ne kadar dalgın bir çocuk bu böyle? Bu dalgınlık ile matematiği nasıl anlayabiliyorsa?"
"A. Ne? Ha evet. Geliyorum hocam."
Changbin'in arkasından eve girdi ve kapıyı kapattı. Antrede duran ikili birbirlerine baktı bir süre. Changbin Jeongin'e biraz yaklaştı ve aralarındaki mesafeyi kapattı.
"Çekilir misin?"
"Ha?"
"Kapıyı kilitleyeceğim, çekilir misin?"
Jeongin bunun sebebini çözemedi. Daha önce arkadaşları ona 'Changbin hoca sapığa benziyor gibi. Bu kadar yakın durma bence.' Gibi şeyler söylemiş, Jeongin ise bunu dinlememişti. Şuan kalbi deli gibi çarpıyor, Changbin'in ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu.
"Neden kapıyı kilitlediniz?"
Changbin'de daha önce hiç görmediği bir yüz ifadesi vardı. Tanıdığı Changbin değildi sanki karşısındaki.
"Sadece. Alışkanlık."
Alışkanlık?
Birlikte mutfağa geçtiler ve Changbin kahve hazırlamaya başladı. Jeongin sebebini bilmesede korkuyordu.
'pedofili gibi bakıyor Jeongin o. Şort giyen kıza nasıl baktığını görmedin mi? Bu kadar ilgili olma bence.'
Herkesten duyduğu bu sözler şu an beyninde yankılanıyordu. Tanıdığı Changbin yoktu şu an karşısında. Sanki başka biriydi. Her an ona bir şey yapabilecekmiş gibi hissediyordu. Hızlıca kahvesini içip gitmek istedi.
Kahveleri yapan Changbin oturma odasına girmek istedi. Yatak odasını tercih ederim. Yalnızca birbirlerine bakıyorlardı. İkiside susmayı tercih etmişti. Jeongin salona göz gezdiriyordu. Masanın üzerinde duran fotoğrafa daldı. O gün gördüğü kız ve Changbin, sarılarak fotoğraf çekmişlerdi. Bir kaç ay önce çekilmişti anlaşılan.
"Güzel kız dimi? Sevgilim olur kendisi."
Jeongin gözlerinin dolduğunu hissetti. Düşüncelerimde haklıymışım.
"Ama sıkıldım."
Sorar gözlerle Changbin'e baktı.
"Sıkıldım derken?"
"Sıkıldım işte. Kızlar bana göre değil."
İçinde bir umut ışığı doğdu. Fakat hala korkuyordu. Changbin delici bakışları Jeongin'in nabzını hızlandırıyordu.
"Neden içmiyorsun?"
Changbin bu soruyu biraz gülerek fakat korkutucu bir şekilde söylemişti. Jeongin korkakça kahveden koca bir yudum aldı. Tadı fena değildi.
"Güzel mi?"
Konuşmak istiyor fakat ağzını açamıyordu. Onaylayan mırıltılar çıkarmayı başardı sadece. Changbin bir şey söylemek istiyor gibi duruyordu. Ne saklıyor? Tanıdığım Changbin bu değil.
"Parti gecesi."
Jeongin bacaklarını bir birine bastırdı. O gecenin adını anmak bile ona garip hissettiriyordu.
"Anlamadım?"
Jeongin o geceyi görmezden geldi. Nedenini bilmeyerek.
"Parti gecesi diyorum. Aslında her şeyi hatırlıyorum."
" ne?"
"Sarhoştum evet. O sarhoşluk ile seni öptüm. Unutursun sandım ama unutmadın. Minho hyung ya da telefon yalanına da inanmadım."
Yutkundu ve tekrar kahvesini yudunladı. Her şeyin farkındaymış.
" Parti gecesi mi? Hangi parti? Bence karıştırıyorsunuz. Bu sene derslerime girmeye başladınız hem."
"Jeongin. Yalan söylediğin çok açık. Kandırma beni."
Changbin büyük bir soğuk kanlılık ile konuşuyordu. Ne yapacağım şimdi ben?
"Kahve için teşekkür ederim hocam. Benim eve gitmem lazım. Hem çok ödevim var."
Gitmek için ayağa kalktı fakat penisinde ve kasıklarında hissettiği ağrı buna engel oldu. Piç afrodizyak koymuş.
Kısık bir inlemeden sonra tekrar koltuğa oturdu. Changbin ayağa kalktı ve üzerindeki siyah atleti kenara fırlattı. Afrodizyak olmadan bile Changbin'e bu kadar tahrik olan Jeongin, şuan berbat haldeydi. Kasıklarındaki ağrı dayanılmaz hissettiriyordu. Changbin bu olamazdı. Üstüne doğru gelen kişi Changbin olamazdı.Jeongin'in önünde durdu ve yüzü ile aynı hizaya gelmek için eğildi. Baş parmağını ince dudaklarda gezdirdi. İnleyen dudaklar harika görünüyordu.
"Gitmek istemezsin bence. Dimi?"
Parmağını dudaklarına daha sert bastırdı. Jeongin sert bir inleme ortaya koydu. Farklı bir hayat beni bekliyor. Tanrım, yardım et.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all i want is you /jeongbin
Fanfiction"i got mental issues. always fuckin' miss you." ECEHAN İÇİN YAZDIM!!!! HAN-WANG ❤❤❤ {mini fic}