Büyüğünün sinirli sesi ile gözlerini araladı yorgun beden. Vücudunun her tarafı ağrıyordu.
"Jeongin, saat kaç oldu. Uyansana hadi? Okula gitmyecek misin? Gören üstünden tır geçti diye düşünür."
Yataktan doğrultup Changbin'e kırgın bakışlarını gönderdi. Çok yorgunum. Biraz daha nazik olamaz mıydı? Belli belirsiz 'özür dilerim' diye mırıldandıktan sonra yataktan kalkıp üstünü giyindi. Ardından kahvaltı hazırlayan Changbin'in yanına, mutfağa gitti.
Her şeye rağmen yine mükemmel görünüyor. Kollarını kaslı vücuda sardı arkadan. Erkeksi kokuyu içine çekti. Bir anda kollarının üzerinde büyüğünün ellerini hissetti. Ardından da boşluğa düşen kollarını. Sadece sarılmak istemiştim. Kalbinde hissettiği kırgınlık ile yemek masasına oturdu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Dün gece ona ne olduğunu anlamadan bile bedenini açmıştı. Bunun karşılığında ise böyle bir muamele mi görüyordu?
"Okula birlikte gitmemiz dikkat çeker. Tek başına gidebilir misin?"
Changbin'in soğuk sesi vücuduna işledi adeta. Öpücükten kalma bir alışkanlık olan dudak kemirme işine başladı. Büyüğünün sorduğu soruya cevap olarak başını salladı sadece. Dudak kenarlarından büyük bir parça kopardığında kanlar ağzından boşaldı. Masadaki peçeteyi alıp dudağını sildi. Ama etki etmedi. Dudağı hala kanıyordu. Kanları durdurmaya çalışırken bileğinde hissettiği sıcak el ile yukarı baktı. Changbin yanında duruyordu.
"Bakayım bi'. Çok mu kan akıyor?"
"Şey. Dudağımı kemirirken oldu. Evet çok kan akıyor."
Changbin mutfak dolaplarını karıştırıp tentürdiyot ve biraz pamuk getirdi. Yatak odasının saçma bir yerde olması gibi bunlar mutfakta ne arıyor? Ev dekorasyonu çok garip. Tentürdiyotu pamuğa döküp yaraya dokundurttu. Acıdan gözleri dolan Jeongin yumruklarını sıktı.
Bir süre sonra Changbin pamuğu çekmişti. Kanama durmuştu ve nedense kendini daha iyi hissediyordu. Tekrar onu umursamayacağını düşünürken elinde hissettiği sıcak el içini huzur ile doldurdu. Yaptıkları bir biri ile uyuşmuyor. Bipolar galiba? Jeongin düşüncesinin saçmalığı ile gülümsedi. Bazen böyle iyi davranarak maske takmış gibi hissettiriyordu Changbin. Maskeyi çıkarınca onu hiç tanıyamadım
"Çok canın yandıysa özür dilerim. Sadece mikrop kapmasını önlemek içindi. Kahvaltı yapabilecek misin? Ağrıyor mu hâlâ?"
"Teşekkürler hyung. Pek acımıyor. Geç kalacağız hızlı yapalım kahvaltıyı."
Hyung? Changbin'e hyung demek canını acıtmıştı. Fakat bunu umursamadan kahvaltı yapmaya başladı. Arada bir Changbin ile göz göze geliyor fakat gözlerini hemen kaçırıyordu. Daha düne kadar konuşmaktan utandığı matematik öğretmeni ile aynı günün akşamında seks yapmışlardı. Üstüne şuan da kahvaltı yapıyorlardı. Yaşadıkları hâlâ inanılmaz geliyordu.
Kahvaltı bitince dünden zaten evde olan okul formasını giymek istedi. Fakat Changbin tarafından durduruldu.
"Bu morluklar ile okula gelebileceğini mi düşünüyorsun?"
Sesi onu düşünüyormuş gibi değilde sitemli çıkmıştı. Ne yaptım ben ona?
"Makyaj malzemesi var mı?"
"Koridorun sonundaki oda. İstediğin her şeyi bulabilirsin orada. Hadi çabuk ol."
Koridorun sonundaki odaya girdiğinde odanın bu eve ait olduğunu düşünemedi. Duvarlar pembe boya ile boyanmıştı. Pembe çarşafların örttüğü bir yatak ve yanında üzerinde bir sürü makyaj olan bir masa vardı. Odada daha çok göz gezdirmek makyajları denemek isterdi ama zamanı yoktu. Hızlıca morluklara kapatıcı sürdü ve odadan çıktı. Odadaki duyduğu kokuyu asla unutmamak üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all i want is you /jeongbin
Fanfictie"i got mental issues. always fuckin' miss you." ECEHAN İÇİN YAZDIM!!!! HAN-WANG ❤❤❤ {mini fic}