"Lidiya kim?". "Bu sınıfta öyle değil mi?" diye sordu çocuk. "Evet bu sınıfta." Dedim ve ardını getirdim. "Benim kendisi". Çocuğun yüzünde bir kaç saniyeliğine şaşkınlık kendini sürdürdü. Bir az baka kalıp konuşmaya başladı ."Lidiya senmisin?". "Evet ta kendisiyim". "En yüksek yazan sensin sınavdan. 96 toplamışsın" dediği şeye karşıt "En yüksek yazan olduğum doğru. Ama 98 topladım 96 değil. Bir dahakine düzgün araştırma yap" Sınav sonucumun yanlış bilinmesine tahammülüm yoktu. Çocuk ile bir birimize baka kaldık. Ne için gelmişti ki? "Bir şey mi soracaksın? " diye yönlendirdim aklımdaki soruyu. Bir an afalladı sanki ne için geldiğini hatırlamaya çalışıyordu. "Sen gerçekten onuncu sınıf mısın? Pek inandırıcı gelmiyorda" dedi merakla. Sorusunu cevaplamak yerine ona soruyla cevap verdim. "Hangi konuda inandırıcı değil?". "Yani bizden bir yaş küçük olup birinci olman konusunda". Bu çocuğun derdi neydi? "Bunun yaşla alakası yok. Ben başarmak istedigim şeyleri başarırım. Buna yaşım karışamaz" dedim sert bir şekilde. Tanımadığım insanlara her zaman katı olurum. Fakat bu çocuğa daha sert cevap vermiştim. Şuan bunu kafaya takmamaya çalıştım. "Söyleyeceğin başka bir şey varmı?". "Hayır yok" soruma cevap verdikten sonra bizim sınıfta olan bir kaç arkadaşı olduğunu düşündüğüm kişilere baş selamı verip kapıyı kapatıp çıktı. Gereksiz şekilde tuhaf olmuştum
Bu tür şeyleri her kes sorardı. Ama biri hiç bir zaman sırf bu bilgileri bilmek istememiştir. Çok takmadım.
Mantık hocamız zil çaldığında odaya girdi. "Nasılsınız arkadaşlar? " diye sordu sınıfa. Her kes cevap verdiğinde "Bu denemenin zor olmasına rağmen iyi sonuç gösterdiniz" dedi yüzünde memnuniyet belirirken. Aslında zor değildi. Ben çok dikkatsiz biriydim. Yine de en yüksek yazan bendim Mantıktan.
Hoca bir kaçını azarladıktan sonra derse geçdi. Ders normal bir şekilde devam etdi. Zil çalınınca hoca ayağa kalktı "Arkadaşlar soru deftertecesi elimde gelip yanlış yaptığınız sorulara baka bilirsiniz". Evett. Kendime en çok kızdığım yere geldik. Tek-tük yanlış yaptığım sorulara bakınca hayal kırıklığı yaşıyordum. Kendim her zaman içimden 'O kadar şeyi doğru yapıp bu soruyu mu yanlış yaptın?' Diyordum.
Her zaman insanların zayıf noktaları olur. Kusursuz insanlar yoktur. Kusursuz gibi görünen insanlar vardır. Her zaman toplum tarafından 'Sen neden stres yapıyorsun?', 'Sen zekisin yaparsın', 'Gayet de iyi not almışsın dikkat çekmeye çalışıyorsun', 'Ağlama çok abartıyorsun', 'Sen yapamadıysan biz nasıl yapalım?', 'Sus, anladık başarılısın' gibi cümlelere maruz kalırlar. Ve maalesef bende bu cümlelere maruz kalırdım. Hiç bir zaman şikayetlenmem hoş görülmez. Ve yine bu cümlelerle karşılaşmak istemiyordum.
Hoca tarafa yönelip yanlışıma bakmak istedim. Herkes bakmıştı. En sona ben kalmıştım. Soru defterçesini elime aldım. Ve yanlış yaptığım soruya bakdım. 'Hayır, hayır, hayır, hayır' geçirdim içimden. Bu soruyu yanlış yapmış olamazdım. Hayal kırıklığı yüzümde kendi yerini buldu. Kolay bir soruydu. Aşırı kolay. Gereksiz bir soruyu yanlış yapmışdım.
"Hangi soru?". Mutlu hocanın sorusuna karşılık parmağımla yanlış yaptığım soruyu gösterdim. Mutlu hoca da benim gibi şaşırdı. Fakat sessiz kalmayı tercih etdi.
Moralim bozulmuştu. Denemeyi yanlışsız yaza bilirdim. Fakat dikkat dağınıklığı yüzünden yapamadım.
Derse geçtik. Hoca yeni konu özeti veriyordu hoca. Bir kaç örnek soru da gösterdiğinde testlere atıldık direkt. En sevdiğimiz şeylerdendi. Tak-tak diye hızlı-hızlı soru çözmek terapidir.Her kes sessizliğe büründü. Tek duyulan şey kurşun ve uclu kalemlerimizin sesiydi
"Hadi Lidiya. Çabuk ol!" Dedi kızlar aynı anda. Bu dediklerine kıkırdadım. Her zaman hazırlanıp çıkma konusunda sona kalırım. "Hazırım" dedim çantamı omzuma atarak. Sohbet ede-ede merdivenleri inmeye başladık. Kapının önüne geldiğimizde vedalaştık. Dershanenin önünde annemi bekliyordum. Hava karardığı için akşamları dersten çıkınca annem beni alıyordu. Etrafa göz gezdirdiğimde gözüme biri takıldı. Bu bu gün zilde konuştuğum çocuktu. Ben ile göz göze geldiğinde hafifçe gülümsedi. Ben başımı çevirip göz temasından kaçındım. Normalde böyle bir şey yapmazdım. Ama bu sefer böyle olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidiya Sen Misin?
Teen FictionHayatını başarıya adamış zeki onuncu sınıf Lidiya yaşıtlarından daha ilerdeydi. Derslerden derslere koşuyor ve başarılı olmaya çalışıyordu. Hayatı normal keçen bu kızın çokta yakın arkadaşı yoktu. Dershane arkadaşlarını seviyordu ama sırrını anlatac...