11

1.1K 41 0
                                    

keyifli okumalar!🤍

Bir dalganın akışına kapılmış da hiçbir şey yapmadan yüzeyinde savrulup gittiğimi düşündüğüm anlar kaçınılmaz oluyordu bazı zamanlarda, özellikle de kendimle baş başa kaldığım dakikalarda. Yalnız kalmayı hem severdim, hem de çok korkardım. Eskiden bu korkum yoktu. Zamanla kendi içime çekildiğimi fark edince yalnızlıkta, sanki beni girdabına çekecek bir kara delik misali hissettirir olmuştu. Aklımdaki düşünceler uzaklaşmaz, zihnimin kıyılarına tsunami etkisi yıkıcı darbeler bırakır ve oraya kendini mıh gibi kazırdı. Kazırdı ki o düşünce orada yer etsin ve hiç çıkmasın, tekrar tekrar aklımda dönüp dolaşsın diye.

Eskiden yalnızlıktan daha çok hoşlanırdım. Kendi halimde kalmak, sevdiğim şeyleri yapmak, en çok da kendimle baş başa kalmak hoşuma giderdi. Şimdi ise kendimden kaçar olmuştum.

Kendimden kaçıyordum, çünkü bir şeyleri anlamlandırmak istemiyordum.

Kaçıyordum, çünkü kendimin en tehlikeli kovalayanı bendim.

Derin bir iç geçirerek parmaklarıma bulaşan mürekkebi, işaret parmağım ve baş parmağım arasında dağıttım. Parmak izim kendini mavi mürekkebin arkasından ayan beyan belli ediyordu. Dayanamadım ve parmağımı kağıdın üzerine yapıştırıp çıkan görüntüye baktım.

Eşsiz.

Her insanın ayrı bir parmak izi oluşu, kimsenin kimseye benzemediğinin ve herkesin şahsına münhasır oluşunun belki de bir belgesiydi.

Kelime kelime olan ders notlarımı kendime doğru çektiğim bacaklarıma koymuş ve ağzımdaki kalemin kapağıyla sınavlarıma çalışıyordum bahçe kısmındaki bahçe salıncağının üzerinde.

Sınav dönemindeydim. 3.sınıf ekonomi öğrencisiydim. Özel bir üniversitede tam burslu okuyordum. Genelde dersleri zaten iyi bir öğrenci olmuş olsam da sınav senemdeki sıkı çalışmama, ne kadar kabul etmek istemesem de son sınıfa geçeceğim yaz Yalım'ın burada olmasına da biraz borçluydum sanırım.

O da yurt dışında ekonomi bölümünden mezundu. Matematik kısmında o yaz bana büyük yardımı dokunması göz ardı edemeyeceğim bir gerçekti. Dershaneye gidesim gelmiyordu nitekim, onun yerine Yeşim Teyze'nin araya girmesiyle Yalım biraz biraz matematik anlatmıştı bana.

O zamanlar böyle değildik elbette. Ailelerimiz yakın arkadaş olduğundan biz de normal bir iletişim halinde olan iki kişiydik. Ne samimiyetimiz vardı ne de mesafemiz.

Ne zaman ki geçen sene kapının zili çalmış ve kapının eşiğinde ayakta zor duran Yalım'la karşılaşmıştım, işte o zaman her şey tepetaklak olmuştu.

Genelde insanların hayatımın öncesi ve sonrası diyerek ikiye ayırmış olduğu o düğüm noktasında daha büyük bir kişisel gelişim yatardı. Benim ise Yalım'dı.

Yalım Kıran.

Kaşlarım çatıldı. Çünkü okuduğumdan hiçbir şey anlayamamaya başlamıştım. Ne zaman bu herif aklıma düşse bütün nöronlarım çalışmaya başlıyor ve ardı arkası kesilmeyen sesler olarak zihnimde yer kazanıyordu.

Görüntüler, düşünceler, sesler...

Bir de mesajlaşma kısmımız vardı elbette.

Dudaklarım arasından öfkeli bir soluğu dışarı bıraktığımda, dudağımın arasında olan kalemin kapağı kucağımdan sekerek yere düştü ve taş fayansla kaplı kısımda üç kez sekti; üç ses çıkardı yüksekten alçağa doğru.

KASIRGA AĞIDI +18 (YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin