bölümleri paylaşmadığım ve kimseye okutmadığım için biraz fazla ağır eleştiriler yapıyorum hatta bu bölümü ikinci yazışım. İlk yazdığım cidden çok uzundu ve tam olarak bitirmemiştim eğer devam etseydim 5000 kelime olacaktı ama saçma sapan yerlere gidip olmayan okuyucularımı ve kendimi soğutmak istemedim her ne kadar uzun olursa olsun güzel değilse gözümü kırpmadan silerim. Bu bölümden bahsedecek olursam büyük gelişmeler olmayacak ama gökçenin düşünmeden yaptığı şeylerin pişmanlığını sıkça okuyacağız lafı uzatmadan başlamak en iyisi
ayrıca okurken Adar'ın bölümünden devam ediyormuş gibi düşünmeyin en son gökçenin ağzından ne okuduysak oradan devam
iyi okumalarr
beklemek Züleyha'ya yakışır, gelmek ise Yusuf olabilene.
(kime ait olduğunu bilmediğim sözlerden)
Düşünmeden yaptığım şeyler hep başıma bela oluyordu. Bir kez mantıklı hareket edebilsem dişimi kıracaktım gerçekten. Bu sefer ki cidden fazla saçmaydı ve bunu ben yapmıştım hür irademle!
Adar: umarım beklediğine değer
Siz: inşallah
Birazdan kafamı "hak ettim, hak ettim" diye diye duvarlara vuracaktım az kalmıştı gerçekten. Kafam tamamen 'ya aramızdaki pamuk ipliğiyle oluşturulmuş bağı da kopardıysam?' düşüncesiyle meşguldü. Bu düşüncelerle ders çalışmak bir yana dursun uyuyamazdım bile o yüzden odamdan çıkıp annemin yanına salona geçtim.
"Annem yapacak bir şey yok mu ya canım sıkılıyor" dedim. Ve annemin şok olmuş şekilde bakışını izledim.
"Hayırdır kızım hangi dağda kurt öldü de sen yapacak bir şey bulamıyorsun?"
"Anne dalga geçme ya yok mu ev işi falan her gün yapmıyorum diye ağzına geleni söylüyorsun."
"Yok kızım taze bitti, yaptım her şeyi hem çok istiyorsan kek börek birşey yap" dedi. Mantıklı konuşmuştu aslında güzel yapardım böyle şeyleri ve şuan bu kafayla yapabileceğim sayılı şeylerdendi.
Aklımda bir şeyler oluşturmaya çalışırken mutfağa gittim ve dolapları karıştırdım tüm malzemeleri önüme koymuştum ama bir şey eksikti. Tarçın.
Havuçlu tarçınlı kek yapacaktım ve tarçın yoktu. Normalde olsa hiçbir şey için markete gitmezdim ama bu önemliydi söz konusu havuçlu tarçınlı kek olunca içimdeki dellenmiş gökçe ortaya çıkıyordu çaktırmayın.
"Anne tarçın bitmiş markete gidiyorum ben" diye seslendim anneme.
"Tamam kızım"
Hava soğuk olmaya başladığı için kalın ceket giyip sıradan bir örtü bulup başıma takarak çıktım dışarı. Gerçekten de soğuğu şak diye suratımda hissettim. Severdim böyle havaları.
Sokakta tin tin tin ilerleyip markete ulaşıp almam gerekeni alıp çıktım dönüş yolunda Adar'ın yaşadığı sokaktan geçmek istiyordum çünkü bugün cumaydı ve sonraki günler onu göremeyecektim, sorun bu değildi asıl sorun benim saçma sapan konuşup her şeyi bozma eşiğine getirmemdi. Böyle bir durumda araya tatilde girerse eğer aramızdaki pamuk ipliğine bağlı olan iletişimi bozmamam gerekiyordu en azından onu görüp yazmak istiyordum. Bugün olmazsa da yarın.
Onların sokağına giden yola girdim ve ilerlemeye başladım. Tahminimce sokak kalabalıktı çünkü şimdiden sesler duymaya başladım. İşime gelirdi insanların arasında fark edilmezdim en azından.