GİRİŞ

15 5 4
                                    


     En az ayda bir kez geldiğim sağlık ocağına rapor almak için adım atıyordum çünkü yine üşütmüştüm, haliyle okula gidemiyor ve rapor almak zorunda kalıyordum. Ve şimdi de bu kağıt parçasını müdüre vermek için okula gitmek zorundaydım. İnat değil mi? Bir kere de yok yazmasan olmuyor mu?

     Ehliyetimi yeni aldığım için ailem araba kullanmama izin vermiyordu ve ben okula otobüsle gidip geliyordum fakat fırsat buldukça kuzenim Elis'in arabasını almaya çalışıyordum, şükür ki bugün de o günlerden biriydi.

     Arabaya bindim ve okul yolunu aldım, raporu vermek için müdürün odasına girdiğimde her zamanki gibi derslerden geri kaldığımı ve daha bir sürü şey söyledi.

     Kaçar gibi okuldan çıkarken arkada park etmiş olan arabaya çıkması için yer bırakmadığımı fark ettim ve bu araba bana takık olan gıcık Yavuzu'ndu yani Tarih hocamın.

     Hasta hasta bir de bununla uğraşacaktım şimdi. "Tuğsem, bilmiyorsan sürme şu arabayı. Hem ne yapıyorsun sen hasta ayağına yatıp okula gelmiyor musun? Sınavda görürüm ben seni. Arkadaşlarından ders notlarını al, sonraki derslerde boş bakışlarını çekemem." Dedi, yine bir nefeste klasik sözlerini sıralamıştı.

     "Rapor vermeye geldim hocam ve merak etmeyin arkadaşlarımdan notlarımı alacağım" Dedim. Daha sonra arabaya binip park ettiğim yerden çıktıktan sonra kuzenimin evine doğru sürdüm.

     Elis, Üniversite dolayısıyla İstanbul'a gelmişti ve dayımların telaşlanmaması için bizim evin yakınlarında oturuyordu. Arabayı evin önüne bıraktıktan sonra kendi evime doğru yürümeye başladım, süper! Bu sefer de annemlere yakalanmamıştım.

     Eve ulaşınca üstümü değiştirip uzandım ve tam uyuyakalacaktım ki telefonuma bir bildirim geldi; devamsızlık uyarı bildirimi, peki, uykumu da mahvettiniz.

     Yattığım yerden biraz internette gezindikten sonra atıştırmaya karar vermiştim ki zaten annem elindeki tepsinin üzerindeki dilimlenmiş kekler ve çayla odama giriş yaptı. "Tam zamanında, ben de şimdi atıştırmaya geliyordum." Acıktığımı hissedip ben söylemeden kendi getirmişti bile "Afiyet olsun canım." dedikten sonra odamdan çıktı. Biraz atıştırdıktan sonra ders çalışmaya karar verdim.

     Kulaklığımı takıp ders çalışmaya oturdum, arkadan çalan yavaş melodi soru çözerken bana yardımcı oluyordu. Pekala, artık canım sıkılmıştı ve zaten gerekli çalışmamı bitirmiştim.

     Masadan kalkarken telefonum çaldı. İlayda arıyordu. Kütüphaneye gidip kitap okumayı teklif etti ve ben yine inanıp kabul ettim. Çünkü kütüphaneye diye çıktığımız yoldan kafeye sapıp yine sohbete daldık. Saat geç olduğu ve artık eve gitmemiz gerektiğinde "Tuğsem, hani kütüphaneye gidecektik?" dedi, ben de "Yarın gideriz" diyerek yine kendimizi kandırdım ve tabii ki İlayda da kendimizi kandırdığımız bu cümleye inanmak istedi.

     Eve gelirken İlayda'nın evi yolun üstünde olduğu için önce onu eve bırakıyor daha sonra evime geçiyordum. Yıllardır böyle alışmıştık biz. Hep beraberdik, sadece biz de değil annelerimiz ve babalarımız da sık sık buluşurlardı. Tüm anılarımda yer alan, küçüklükten bu yana her şeyimi bilen kişiydi İlayda.

     İlayda'yı evine bıraktıktan sonra kulaklığımı taktım ve müzik dinleyerek yürümeye başladım.

     Eve geldiğimde yapacak bir işim olmadığı içi annemlerle çay içip biraz da saçma holding dizilerine katlandıktan sonra babamın yarın işi için şehir dışına gideceğini hatırlayınca tekrar yanına oturup ona ne zaman döneceğini sorup iyi yolculuklar diledikten sonra odama geçtim.

     Saçlarımı toplarken gelen mesaj sesiyle irkildim. Mesaj Elis'tendi "Yarın boşuna buraya kadar yürüme sabah erkenden arkadaşlarla kampüste buluşacağız, araba bende olacak, iyi uykular Tuğçem." Bu klavyeler ne zaman kendi kendine Tuğsem yazıldığında Tuğçem olarak düzeltmeyi bırakacaktı?

     İlayda'nın söylediğine göre Elis'in bir sevgilisi vardı. Bilmiyormuş gibi yapıyordum fakat şuan canım çok sıkıldığı ve bu konuyu zaten hemen onunla konuşmak istediğim için ortaya çıkarttım. "Enes arkadaşınla kampüste iyi çalışmalar Elis, iyi geceler." Yazdım.

     Hemen cevap gelmişti "Sen nereden biliyorsun?" Lafı hiç dolandırmamıştı çünkü uydurmadan bir şey söylemeyeceğimi biliyordu ve beni iyi tanıyordu.

     "Ben bilirim." Yazıp telefonu kapattım. Cevap da gelmemişti, sanırım anneme veya babama söyleyip söylememe ihtimalimi düşünüyordu. Fakat tabii ki de söylemeyecektim. Sadece onun naif ruhunun panikliğini izlemek bazen çok tatlı olabiliyordu.

     Gözlerim kendiliğinden yavaş yavaş kapanmaya başladığı için yatağıma kıvrıldım.

                                                                                                  

      İnstagram: @kimsenin_herkesi0    

                                                                                    




TAMİR EDİLEN RENKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin