şeb-i yeldayı kim bilir?

8 1 1
                                    

"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir,
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat?"
(En uzun geceyi müneccim ve muvakkit ne bilir, gecelerin kaç saat olduğunu keder bağımlılarına (âşıklara) sor.)
(Sâbit)

zaman zaman aklıma düşüyor
siyah zeminde beyaz harflerle okuduğum
o adamın hikâyesi

saraybosna'da yağmurlu bir gündü
ölülerin konuşup yaşayanların sustuğu
soykırım müzesi

onca acı ve onca yarım kalmışlık
o müzedeki hatıralardaydı
eşyalarda, mektuplarda, sözlerde...
çalınmış çocuk gülüşü taşıyan oyuncaklar
ve oğul hasreti kokan giysilerde...

tanıkların notları da vardı hani
bir şey okudum ve donakalmıştım, demek ki
hâlâ şaşıracak bir şeylerim vardı
bir şeyler hakkında
insanın insana ettiği

bir toplama kampında sırplar, esirlere
bir köpek kulübesi inşa ettirmiş
ve esirlerden birine
köpek gibi davranmasını emretmiş

soğuk bir kış gecesi boyunca
onu kulübede bırakmış
kampta kalan tanık, o esir için,
"sabaha kadar havladığını duyduk," yazmış

hâlâ soruyorum kendime
ki boşluktan cevap gelsin
o gece nasıl geçer? nasıl geçsin?
düşünsene bir... oradaki sensin

müzeden çıktıktan sonra
anladım ki şair yanılmıştı
ne müneccim bilirdi ne muvakkit
ne de mübtelâ-yı gamın fikri vardı

şeb-i yeldayı
çetnik kâfirinin esaretinde bir boşnak tattı

Yeni ŞiirlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin