fascinates me

546 25 0
                                    

Dostum Yoongi ile dışarıya çıkma kararı almıştık bugün. Günlerden çarşamba olduğu halde  fotoğraf çekimlerimiz biraz uzun sürmüştü haliyle yorgunduk. Aç değildik fakat ruhumuzu doyurmamız gerekiyordu, ne o ne de ben sahneye çıkmayalı uzun süre olmuştu e biz de özlemiştik tabi hem söylemeyi hem de dinlemeyi. Yakınlarda olan bir Jazz Klübe gitmeye karar vermiştik. Bayağıdır dinlemiyordum Jazz.. oysaki favorimdir ne kadar söyleyemesem de... Mekanın önüne geldiğimizde girişindeki broşürü incelemiştik 

'Le Jazz de V' 

Her Çarşamba Saat 21:30

Sırtımdaki fotoğraf makinelerinin ağırlığından yorulmuştum haylice bir de sabahın köründe kalkıp şarkı kaydettiğim için Yoongi'den daha yorgun olduğumu biliyorum. ''Buraya girelim'' dediğimde ikiletmemişti Yoongi. 

Mekana adımladığımızda saat 21:25'ti. Tam denk getirmiştik şansımıza... Mekanda insan doluydu. Herkes bu ''V'' denen kişi için gelmiş olmalıydı. Bize gösterilen masaya geçtiğimizde ortamın loşluğu içimi kaplamıştı. Renkler ruhumla uyuşuyordu sanki. Sahnenin kenarındaki orkestranın hazırlığına takılmıştı gözüm. Masaya iki şişe şarap söylemiştik. Onlar geldiğinde saati kontrol edip fotoğraf makinamın tekini çıkarmıştım çantamdan. Saat 21:29'du az sonra başlayacaktı. Kadehime doldurulan şaraptan bir yudum aldıktan sonra güzelce yayılmıştım oturduğum sandalyeye. Sahnenin ortasına yakın olduğumuzdan güzelce keyifleneceğimizi biliyordum. 

''Başlıyor'' dedi Yoongi hyung. Elimdeki kadehten bir yudum daha aldıktan sonra bırakmıştım masaya. Kafamı kaldırıp sahneye baktığımda nefesimi tutmak zorunda kalmıştım sahnedeki manzara yüzünden. Piyano tıngırdadığında bütün duygularım gözlerimden akmaya başlamıştı sanki. 

Mavi tonlarında pantolonu, yakalarında inci detayları olan beyaz bir gömlek... Siyah saçları... Aman tanrım diyebildim sadece. Yoongi'nin bana bakıp gülümsediğini biliyordum. Kapatmak istemiyordum gözlerimi, ayırmak istemiyordum ondan. 

''Aman tanrım... bu...''

''Geçmiş olsun kookie''

Dudağımın sağ kenarı kıvrılırken derin bir nefes almıştım. Kaçıramazdım bu mükemmelliği... Siyah saçlarının ona kattığı yakışıklılık.. göz kapakları.. Bilemiyorum işte ne diyeceğimi. Bu muydu ilk görüşte aşk? Bu muydu insanların hissettiği o yoğun hisler? 

Elim kalbime gittiğinde oldukça hızlı attığını fark etmiştim.

O tok sesi kulaklarıma dolduğunda kalbimin hızı daha da artmıştı. Bu kadar güzel ses olur muydu? 

Bu manzarayı kaçırmamak adına açmıştım fotoğraf makinamı. Ben bir daha bulamazdım böyle bir şey.. 

Gözümü ayırmamak üzere izliyordum onu. O parçaya kendini kaptırırken ben de kaptırıyordum kendimi ona. Ağzım kapanmıyordu bu yakışıklılık karşısında. Eminim çok güzel de kokuyordur... 

Birkaç fotoğrafını çektikten sonra yerime yerleşmiştim tekrar. Şarabımdan yudum alarak izlemek istiyordum onu. Bir ara gözlerimi kapatıp sadece sesine kapılmak istemiştim ancak yapamadım... Gözlerim bağırdı bana beynimin içinden ''aç şu aptal gözlerini.. nerede bulacaksın böyle manzarayı bir daha'' haklıydılar.. Nerede bulacaktım. 

O ritme eşlik edip yerinde dans ederken oturduğum yerde sallanmaya başladım onun gibi.

Bu parçanın sonu geldiğinde ''teşekkürler'' demişti. Bu hayatımda duyduğum en güzel en tok teşekkürlerdi. Hiçbir şey tesadüf değildi... Tanrı bana yardım etti ve ayaklarım beni buraya kadar getirdi. O teşekkürünü edip sahneden ayrıldığında ayağa kalkmıştım. Vücudum istemeden reaksiyon göstermişti. ''Gitme'' dedim olduğum yerde. Onun olmadığı sürede yerine bir kız gelmişti şarkı söylemek için. Kızı dinleyemedim bile... 

I listen for a while  - TAEKOOK +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin