(Medyaya ölürüm)
Levi'ın bakış açısı:
Bir kaç saat sonra Erwin'in konuşması vardı ve bizi bir gruba vereceklerdi. Heyecanlı mı olmam gerekiyordu? Aklım hâlâ o kadındayken nasıl çalmam gereken evrağa odaklanabilirdim ki? Farlan ve Isabel kendi aralarında konuşurken ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.
"Yine nereye Levi? 'Sabah gezintinden' yeni dönmedin mi zaten? Artık her ne yaşadıysan geldiğinde yüzün bembeyazdı."
Farlan'a göz devirip ahşap kapıyı çarparak odadan çıktım. O kadının ofisine doğru yöneldiğimi fark etmemiştim bile. Ayaklarım benim irademin dışında hareket edip beni onun kapısının önüne getirdiğinde ellerim titriyordu. Neden buraya gelmiştim ki? Ne diyecektim? "Şey sabah sizi öldürmeye çalıştığım için özür dilerim de bir çay içmek ister miydiniz?" mi diyecektim? Her ne olacaksa olsun diyerek kapıyı tıklattım.
Ama içeriden ses gelmedi. Kapının aralık olduğunu fark edince kapıyı hafifçe iterek içeriye bir göz attım. Kimse yoktu. Fırsat bu fırsat diyerek içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapattım.
Hem o kadın hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum hem de belki evrak burada olabilirdi. Sonuçta Erwin zeki bir adamdı, evrağı buraya saklamış olabilirdi.
Önce ahşap kapakları ilgimi çeken dolapları karıştırdım, dosyalar dosyalar dosyalar... başka hiç bir bok yoktu. Hayal kırıklığı içinde çekmecelere yöneldim. İlk çekmece tamamen sigara izmariti ve kutularıyla doluydu. Bu kadın cidden sigara tiryakisiydi. İkinci çekmecede bir kaç kağıt ve kalemden başka bir şey yoktu. Üçüncü çekmeceyi açıp elimi içine daldırdığımda ağzımdan küçük bir 'siktir' sesi çıktı. Elimden damlayan kan çekmeceye düştü, oradan akarak zemine damladı. Eğilip çekmeceye baktığımda kırık bardağı gördüm. Şansıma sokayım.
Diğer çekmeceleri de karıştırdım ama işe yarar bir şeyler bulamadım. Dikkatimi çeken tek şey masanın altındaki alkol şişeleriydi. Bu kadın bu kadar içtikten sonra nasıl görevlere odaklanmayı planlıyordu ki!? Ayrıca neden ofisinde hiç kişisel eşyası yoktu? Yenilgimi kabul ederek ofisten çıkmak üzereyken kapı yüzüme doğru yüksek bir gıcırtı sesiyle sertçe açıldığında kendimi son anda kapının arkasına atmıştım. Siktir, işte bu benim için yolun sonuydu.
Gözlüklü manyak koşarak ofise daldı, kapının arkasında nefesimi tutmuş beni duymaması için dualar ediyordum.
Kendi kendine bir şeyler mırıldandıktan sonra ofisteki her şeyi darmaduman ederek bir şeyler aradı, bulamayınca rastgele bir kaç küfür etti ve benim dağıtığım yerler dahil olmak üzere dağınıklığı topladı. Benim yerime dağınıklıktan kurtulmuştu, belki bir ara ona teşekkür etmeliydim.
Söylenerek ofisten çıktığında vakit kaybetmeden ben de ofisten çıktım ve odaya döndüm. Isabel ve Farlan'ın bana olan bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordum.
"Beni dinleyin veletler, Erwin'in konuşması sırasında sakın şüpheli bir boklar yemeyin. Arkanızı kurtaramam."
"Sen önce kendi arkanı kurtar Levi abi."
Farlan kahkahasını tutmaya çalışırken elime aldığım yastığı Isabel'in kafasına geçirdim.
"Kes sesini Isabel!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
/SUPERİOR/Levi x Y/N
FanficZift gibi karanlık gecenin örtüsünde, ayın kutsal ışığıyla inci gibi parlayan çivit rengi gözlerini gördüğümde, onun varlığının ruhumun en derinliklerine asla silinmemek üzere kazınacağını anlamıştım...