Önüme konmuş ikramlık kurabiyelerden bir tane daha ağzıma attım. İçim içime sığmıyordu. Sonunda hayallerim gerçek oluyordu. Kulağımda ki kulaklığın tekini çıkardığım da gerçek hayata dönmüş bulunmaktaydım. Bağırış ve gürültüyle karışmış durmadan söylenen annemin sesini de duymam bir olmuştu. İstemiyordu. Benim Ağrı'da dağın başında tek başıma kalmamı istemiyordu. Babam askerdi, bordo bereli. Onunla olan anılarımı çok net hatırlıyorum. Annem babam her doğu görevine gittiğinde ağlardı. Babamı doğu görevinde kaybetmiştik... O yüzden istemiyordu annem gitmemi. Ama bu benim hayalimdi. Bunu da bildiği için karşı çıkamıyor, sadece söylenebiliyordu. Ona baktım ve gülümseyerek '' Anne, biraz sakin mi olsan? '' dedim.
'' Daha birkaç gün önce kızımı istiyorlardı. Onun şokunu atlatamadan kızım Ağrı'ya gidiyor. Anayım ben ana! Sakin falan olamam! '' diye duygu sömürüsünü yapmıştı annem.
Elini tutarak '' Ben yokken Çiğdem ve Esma teyze hep yanında olacak zaten anne. Beni de merak etme, bilirsin her zaman başımın çaresine bakarım. '' dedim. Gülümseyerek '' Bilirim. '' dedi. Bilirdi. Deliydim, belalıydım ama çoğunlukla kıçımı kurtarmayı başarırdım. Çoğunlukla. O sırada bütün havalimanında benim bineceğim uçağın anonsu yapıldı. Hızlıca ayağa kalktım ve anneme sımsıkı sarılarak '' Bana bir şey olmayacak anne. Güzel sesimle Ağrı'yı kendime hayran bırakacağım o kadar. Hatta tamamen yerleşip işleri yoluna koyduğum da beni ziyarete de gelirsin. Çiğdem ve Esma teyzeyi de alırsın. '' diyerek moral verdim ona. Kendisini tutamadı ve ağlayarak bana sımsıkı sarıldı. Karşılık vererek mis gibi kokusunu içime çektim. Annemden ayrılmak zor olacaktı.
Sırtımı sıvazladı ve sulu sulu öptü beni. Sonra benden ayrılarak '' İyi yolculuklar Mira'm. '' dedi. Mira'm... Babam bana hep böyle seslenirdi. Ama sadece babam öyle seslenirdi. Başka kimseye izin vermezdim. Huysuzlanırdım. Fakat şimdi yıllar sonra bunu birinin ağzından duymak beni duygulandırmıştı. İkinci anonsla uçağa bindim.
***
Ne kadar oldu bilmiyorum, ama yolculuğumun oldukça sıkıcı geçtiğini söylemeden edemeyeceğim. Uçakta avuç kadar yemeğe 350 tl vermek insana koyuyor gerçekten. Yanımda oturan kadın durmadan kocasını anlatıyordu, diğer tarafımda ki genç ise bütün yolculuk boyunca sevgilisi ile - telefondan yazışıyorlardı yüz yüze olsa dayanamaz araya girerdim - tartışmıştı. Cam kenarında da oturmadığım için sıkıntıdan patlamıştım. Ha bir de dakika başı annemin kontrol aramalarını da unutmamak gerek. Sırf güvende olduğumu öğrenebilmek için hosteslerden birisini çağırmamı söyleyip hostesle uçağın güvenliğini tartışmıştı. Şimdi ise Ağrı'ya varmıştım.
Fakat sınırda olduğum için evimin oralardan geçen bir otobüse binmiştim. Hava kararmıştım, artık uykum geliyordu fakat yanımda cır cır ağlayan çocuk buna engel oluyordu. İkram yoktu. Cimriler. Diğer tarafta ki adam durmadan birilerine sataşıyor, her şeyden rahatsız oluyordu. Tam gözlerimi kapatırken huysuz adam çaprazımda ki kadına doğru '' Hanımefendi şu çocuğunuzu susturur musunuz? Bütün yolcular olarak kafamız şişti. '' diyerek kadına yükseldi. Ben gözlerimi açarak olaya bakarken kadın başını öne eğerek '' Çocuktur bu- '' derken adam sertçe '' Çocuksa çocuk! Susturun. '' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Aşk
AcakBelki de verdiğim karar benim ölümüm olacaktı, belki de hayatımın kurtuluşu Yakınlarımın onca geri döndürme çabasına rağmen kararımın arkasındayım Ben, Almira Kılıç Ağrı'da müzik öğretmeni olacaktım Nerden bilebilirdim ki orada ilklerimi yaşayacağım...