Kaşlarımı çattım. Soran bir sesle '' Beni dağ başında soğukta bırakan herif? '' dedim. Onu aydınlık gözüyle tekrar süzdüm. Gözleri sandığım gibi koyu renk değildi, lacivertti. Derin bir maviydi. Üzerine şarkı yazılacak kadar güzel gözleri vardı. Benim aksime o gayet alaycı bir tavırla '' Bana dava açıyordunuz en son öğretmen hanım, dava ne durumda? '' dedi. Ona söylediğim sözleri hatırlamıştım. Ne akılla bu kadar sövmüştüm ben de bilmiyorum. Fakat yine öyle kafam atıp da çocuğun yanında kavga çıkarmamak adına Bora'ya dönerek gülümsedim ve '' Bora'cığım, bu konuyu daha sonra konuşalım olur mu? Velin ile bir şey konuşmamız lazım. '' dedim.
Bora sinsi sinsi gülerek bir bana bir karşımda ki adama bakarak '' Evet öğretmenim, yanlışlıkla arkadaşınızın kafasında nasıl tencere kırdığınızı konuşmayı daha sonraya erteleyebiliriz. '' dedi. Bu dediğiyle gözlerim irice açılırken yanımda ki adam hiç de çekinmeden gülüyordu. Biraz utanarak sessiz kalırken adam gülmeyi keserek '' Hadi Bora, benim arabanın önünde bekle beni iki dakikaya geliyorum. '' dedi. Kollarımı göğsümde bağlayıp bütün ağırlığımı tek bacağıma verirken bana üstten bakışlar atarak - ki boyu maşallah benim iki katım - ellerini cebine koydu ve '' Bana bak deli, o gün bana söylediğin şeyler için sana dava açabilirim. Ama açmayacağım. Sonuçta buraya sık sık öğretmen gelmiyor, geleni de kaçırmak istemem. Lakin buraların tek delisi benim. Öyle de kalacağım. Özür falan da istemem. '' dedi.
Duyduklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Bu herif dağ başında beni bir başıma bırakıp gidiyor, üstüne özür dilemesi gereken benmişim gibi mi davranıyordu. Dişlerimi sıktım, sakin kalmaya çalışarak '' Bak, seninde karın varmış. Hatta zeka küpü bir oğlun var. Senin karını öyle bıraks- '' derken bir anda gülmeye başladı. Neye gülüyordu bu? Kesinlikle sinirleri bozuktu yoksa böyle her dediğime gülmesi normal değildi. Gülmesi durunca yüzünde ki tebessümle '' Bora'yı benim oğlum sanmanı bir hakaret sayarım. Zeka küpü ha!? O keratanın aklı sadece bahis ve iddialara çalışır. Ayrıca karşında kim olduğunu bilmiyorsun, eğer bilseydin bırak özür dilemeyi yalva- '' derken sözünü kestim ve '' Pardon da kimsin ya!? Mevkin ne olursa olsun kadınlara ve çocuklara saygı göstermeyen birisiysen eğer, benim için bir hiçsin demektir. Bora'ya gelirsek, ticari zekası yüksek bir çocuk. Bu yönünü kullanırsa senden benden bile zengin olabilir. '' dedim.
Zaten bir eşi olabilmesini düşünebilmem benim hatamdı. Bu öküze kimse katlanmazdı. Tam bana cevap verecekken naif bir ses bizi böldü. Elif'in sesi '' Almira, Almira! Ne dikiliyorsun orada? '' dedi. Ona döndüğüm de hızlıca yanımıza gelmişti. Adama dönüp baş selamı vererek '' Merhaba Alparslan bey, Bora'nın durumunu mu soracaktınız? '' dedi. Alparslan... Güzel isimdi. Sanki ritimli bir nota gibiydi. İnsanın kulağına hoş bir izlenim bırakıyordu.
'' Yok, alıp gideceğim Elif hanım. '' dedi.
'' Umarım bir daha karşılaşmayız, tanıştığıma memnun da olmadım. Diliniz gereğinden fazla sivri. Ve Ağrı'nın tek sivri dillisi ben olabilirim. '' dedi bana dönerek. Bu kibir halis mi?
Göz devirmekle yetindiğim de o akşam yaptığı gibi el sallayarak yanımızdan uzaklaştı. Uyuz herif. Elif kaşları çatık bir şekilde önce aramızda ne olduğunu anlamaya çalıştı sonra kafasında mantıklı bir bahane bulamayınca bana dönerek '' Az önce ne oldu? Neden böyle kanlı bıçaklı gibiydiniz? '' dedi. Saçlarını karıştırarak okuldan çıkan adamın arkasından bakarken düz sesimle '' Anlatacağım. '' dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Aşk
DiversosBelki de verdiğim karar benim ölümüm olacaktı, belki de hayatımın kurtuluşu Yakınlarımın onca geri döndürme çabasına rağmen kararımın arkasındayım Ben, Almira Kılıç Ağrı'da müzik öğretmeni olacaktım Nerden bilebilirdim ki orada ilklerimi yaşayacağım...