2

271 47 8
                                    

Medyadaki Şarkı: Je te laisserai des mots-Patrick Watsons

"Benden nefret ediyorsun, ama nefretin kendime karşı hissettiklerimle kıyaslanamaz bile."

Mary Shelley ~ Frankestein

Ben müdürün odasına doğru giderken arkamdan da Miray hoca geliyordu. Kapının önüne gelince, durdum.

Miray hoca önüme geçip, kapıyı tıklattı. İçeriden tok bir ses geldi:

"Gel."

Hocanın kapı kolunu indirmesiyle beraber kulaklarıma dolan kapı gıcırtısı, ruhumu söküp aldı adeta. Gözümün önüne her gece gördüğüm rüya geldi.

Gece zifiri karanlıkta, o kapının açılışı ve beraberinde getirdiği o iğrenç ses...

Yerde oyuncaklar, gittikçe yaklaşan adım sesleri. İçeriye usulca dolan kör edici ışık...

Hepsi, hepsi gözümün önüne gelmeye başladı bir anda. Tüm güç vefasızca vücudumu terk etmeye, aldığım nefes ciğerlerime yetmemeye başladı. Ellerim ayaklarım titriyor, avuç içlerim terliyordu. Korkuyordum, inanılmaz derecede korkuyordum...

Görüntüler gitmeye başladı, uzaklardan adımı duymaya başladım. Bu Miray hocanın sesiydi.

"Ekin"

Zaman geçtikçe daha rahat duyuyordum onu, adımı her tekrar edişinde daha da netleşiyordu sesi.

"Ekin"

"Ekin!"

Bir anda irkildim, sonunda o karanlık odadan kurtulmuştum.

"Ha?"

"Sana sesleniyorum deminden beri, geç içeri."

Miray hoca müdürün karşısında benim de içeri girmemi bekliyordu. Usulca girdim içeri. İkisi de bana bakıyordu. Bir şey mi söylemem gerekiyor?

"Kapıyı kapat."

Miray hocanın verdiği talimatla kapıyı kapattım. Boğucu bir sessizlik vardı. Off hadi ama konuşsun birisi, karnım guruldayacak yoksa, zaten kahvaltı etmeden çıktım. Böyle bir rezilliği kaldıramazdım.

Sonunda müdür başladı:

"Evet hocam sorun nedir?"

Müdür kısa boylu, kilolu, kenarlara doğru uzayan siyah bıyıklı bir adamdı. Kafasının sadece arkasında ve yanlarında kalmış olan saçları da siyahtı, ama geçen onca zaman bu rengin canlılığından da bir şeyler söküp götürmüştü. Gri değildi, siyahtı. Ama "zaman" ile harmanlanmış bir siyahtı.

Kafasının üst kısmı bir ay gibi parlıyordu. Tombul yanaklarının elmacık kemikleri hafif pembeydi. Siyah gözleri, yüzünün tombulluğundan ötürü biraz kısılıyordu. Yüzünde her zaman hafif bir tebessüm olurdu, ciddi olduğunu anlardınız ama o tebessüm olurdu işte. Adamın aslında sevimli bir tipi vardı, sanki cips kutularından fırlamış bir figür gibiydi.

Sorduğu soruyla önce bana, sonra da Miray hocaya baktı. Hocanın sesi odayı doldurdu bu sefer. İnsanı adeta sarhoş eden bir musiki misali ruhunu okşuyordu o ses.

"Hocam Ekin, Ekin Alaz hakkında rahatsız ediyorum sizi."

"Bir şey mi yaptı?"

"Sınıf arkadaşına şiddet uyguladı, üstelik bu ilk de değil. Sürekli bir kavganın içinde, dersin huzurunu bozuyor, öğretmenlerine karşı saygısız. Sınıftaki diğer arkadaşları da korku içinde her an bir sorun çıkaracak diye. Böyle bir zorbalığa ve saygısızlığa karşı daha fazla göz yumamam hocam, lütfen gereken cezayı verin."

Bulantı|GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin