6

177 33 3
                                    

Medyadaki Şarkı: Gimme! Gimme! Gimme! (A Man After Midnight) - ABBA

*Ekin'in gözünden okuyoruz iyi okumalar.*

"Her şeyin bir sonu vardır. Bu son bazen yediğiniz güzel bir yemeğe ya da dinlediğiniz bir müziğe ait olabilir. Güzel şeylerin sonu olduğu gibi kötü şeylerin de sonu vardır. Hiç bitmeyecek dediğiniz bir dert ya da uyanamayacağınızı sandığınız bir kâbus... Şunu da unutmamak lazım ki her şey gelir ve geçer, her şey değişir. Herakleitos'un da dediği gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir."

Her yer karanlık, damlayan su seslerine adım sesleri de karıştı. Dışarıdan gelen köpek ve bisiklet zili sesi de bunlara eşlik ediyor. Adım sesleri güçleniyor ve kapının önündeki gölge beliriyor.

Kapı gıcırtıyla açılıyor, karartı içeriye doğru süzülmeye başlıyor. Hayır, gelme git... Hâlâ geliyor, korkuyorum. Lütfen birisi yardım etsin, imdat, lütfen...

Bir dakika karartı durdu. Kapıda birisi daha var. Alışılmadık bir durum bu. Kapıdaki kişi içeriye girmeye başladı, karartı yavaş yavaş geri çekiliyor. Yeni gelenin kim olduğunu bilmiyorum ama korkmuyorum artık. Güvenli hissettiriyor. Alnımda bir soğukluk hissediyorum. Sımsıkı sarılıyorum yanımdaki bedene. Beni bırakmaması için dualar ediyorum içimden.

Gitmek istiyor, hayır lütfen kal. Kim olduğunu bilmiyorum, çok karanlık göremiyorum ama güvende hissediyorum, lütfen gitme. Daha da sarılıyorum yanımdaki bedene. Evet, gitmiyor. Yanımda, öyle bir huzur veriyor ki bu bana...

Yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyorum, ne karartı ne kâbus, hiçbir şey yok. Kollarımın arasında bir şey hareket etti sanki, bilmiyorum. Henüz gözümü açamadım. Uyuyor muydum? En son ne zaman kâbus görmeden uyanmıştım böyle?

Sonunda gözlerimi açabildim, ne olmuştu? Etrafıma bakındım, revirdeydim. Miray hoca da buradaydı, ne arıyordu burada?

"Hocam?"

"İyi misin?"

"İyiyim de ne oldu?"

"Erkanla kavga ederken kendini kaybettin bayıldın, sonra da ateşin çıktı."

Anılar geri geldi, tekrar sinirlendim. Hava yavaş yavaş kararıyordu sanki, ne zamandır bu hâldeydim?

"Saat kaç?"

"Akşam dörde geliyor."

"Son dersteyiz o hâlde. Hocam siz ne yapıyorsunuz burada?"

"İyi olmanı bekledim."

"Şaşırtıcı."

"Ekin ne olursa olsun öğrencimsin, sınıf öğretmeninin senin. Ne yapmamı bekliyorsun?"

"Bilmem ki en son benden nefret ettiğinizi söylemiştiniz."

Benden nefret etmiyor muydu bu kadın, ne diye beklemişti beni?

"Görüyorum ki iyisin, eve gidebilecek durumda değilsen anneni arayım."

"Yok giderim ben."

"İyi o zaman, sınıftan eşyalarını alıp erken ayrılabilirsin bugün."

"Tamam."

Cevap vermemle çıkıp gitmişti hemen. Ayağa kalkmaya çalıştım lâkin başım döndü. İki dakika oturayım, öyle kalkardım. Gözüm bileklerime ilişti, sargılıydı. Hassiktir! Görmüş müydü yoksa izleri? Umarım görmemiştir, lütfen, lütfen görmemiş olsun.

Dersin bitmesine zaten az kalmıştı. Dersten sonra çıkardım artık sınıfa. Bir müddet bekledim, zil çalmak üzereyken yavaşça çıktım sınıfa. Çıktığımda da zaten zil çalmıştı. Hocanın çıkmasıyla içeri girdim. Bir sürü göz bana bakıyordu. Bir de "Ne bakıyorsunuz?" Diye olay çıkarmak istedim ama mecalim yoktu.

Bulantı|GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin