Cinayet mi İntihar mı?

21 2 24
                                    

Hayat çoğu zaman size oyun oynar ve siz bunun farkına varmazsınız. Herşeyi bildiğinizi zannedersiniz ama bu hiç birşey bilmediğinizin göstergesidir. Etrafınızda olanları siz kontrol edemezsiniz. Kaderinizi siz seçemezsiniz. Bu Dünya'nın acı bir kuralıdır.

Siyah uzun elbisemin eteğini çekiştirerek önünde durduğum platforma çıktım. Ödül alıcaktım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi. Uzun zamandır çözülemeyen davayı çözmüştüm. Bu benim yedinci davamdı ve başarıyla yerine getirmiştim.

Başsavcının yanına giderek elinde tuttuğu plaketi aldım. Gururla göğsümü dikleştirdim ve konuşmaya başladım "Ceren Kuşçu, yirmi beş yaşında bir genç kız. Başarıyla kazandığı Boğaziçi Üniversitesinde mimarlık okuyordu. Hayalleri yarıda kaldı. Sadece onun değil birçok genç kızın hayalleri gün geçtikçe yarıda kalıyor. Ya babası ya abisi ya sevgilisi ya kocası tarafından öldürülüyorlar. Bir insanın hayallerini, hayatını çalmak bu kadar kolay olmamalı. Gerçekten iç acıtıcı nokta ise katillerin kendilerini namus üzerinden aklaması. Namus bir kadının bacak arasında değildir. Namus sadece kadına özel bir kavram da değildir." Sözlerimin ardından alkış koptu.

Devam ettim "Bir insanın hayatı oyuncak değildir. Ben de bir kadınım ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bana verdiği haklar sayesinde buradayım. Fakat geri kalmış zihniyetler yüzünden birçok kadın okuyamıyor veya hayatını yaşayamıyor. Hem mecazi hem gerçek anlamda... Savcılık görevimi beyan ettirdiğim süre boyunca adaletin yerine getirilmesi için çalışacağım. Benim görevim bu. Hepinize teşekkür ederim" dedim ve tekrar alkış koptu. Baş selamı verip platformdan indim.

Ödül töreninin ardından iki gün geçmişti. Sıradan iki gün... Adliyeye girdim. Her zamanki gibi Mehmet'in masasında bir yığın dosya duruyordu. Ama kendisi ortada yoktu. Çok takmadım çünkü Mehmetin çok çalışkan bir insan olduğu da söylenemezdi. Ayrıca onun rahatlığı beni bir gün öldürecekti.

Masama geçtip bilgisayarımı açtım. Bir süre boyunca uzun bir davaya bakmak istemiyordum çünkü Ceren Kuşçu'nun davası beni epey yormuştu. Mümkün olduğunca dinlenecektim.

Mehmet'in yanıma gelmesiyle düşüncelerim yarıda kaldı. "Sayın Savcım, Başsavcı sizi yanına çağarıyor." dedi. Şaşırmıştım. Başsavcı genelde beni çağırmazdı. Önemli birşey olmalıydı. "Ne olduğunu söyledi mi?" dedim. "Hayır, savcım." demesinin ardından olumlu anlamda başımı aşağı yukarı salladım. Ayağa kalktım ve başsavcının odasına yöneldim.

Kapıyı tıkladım. Gel komutunu duyunca da içeri girdim. " Beni çağırmışsınız savcım." dedim. " Gel Melisa. Geç otur şöle." demesinin ardından masanın önündeki koltuğa yerleştim. "Melisa sana çok önemli bir görev vereceğim: Erdal Koçanlı'nın intiharı." dediğinde birşey söylemek için ağzımı açmıştım fakat sözleriyle buna izin vermedi. " Biliyorum, bir süre dinlenmek istiyorsun, haklısın. Fakat bu dosyada kafamı kurcalayan olaylar var ve bunun için senden başkasına güvenemem. Çok zekisin ayrıca bu işteki yeteneğin de göz ardı edilemez. Şimdi dosyayı kabul ediyor musun?" soru sormuştu ama bu bir soru değildi. Kabul etmek zorundaydım. Olumlu anlamda başımı salladım ve anlatmaya devam etti.

"Erdal Koranlı bildiğin gibi Türkiyenin saygın ve bilindik iş adamlarından. Dün akşam evindeki küvette ölü bulunmuş. İntihar olduğunu düşünülüyor. Ama senin bunu araştırmanı istiyorum. Nasıl olsa büyük bir iş adamı. Bu işin altından her şey çıkabilir." dedi "Tabii ki başsavcım. Ben ilgileneceğim." dedim ve odadan çıktım.

Mehmetten dosyayı getirmesini istedim. Ben masama oturduğumda o da çoktan yanıma gelmişti. Mehmete teşekkür ettikten sonra dosyayı incelemeye koyuldum. Daha adli tıp raporu gelmemişti. Basit bir intihar gibi görünüyordu. Ama ben öyle düşünmüyordum. İntihar eden bir adam neden duşa girsin ki? Tabii bu psikolojik durumuna da bağlı ama kafa kurcalayıcı. Bir süre daha dosyayla oyalandım fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Yarın Erdal Koranlı'nın evine gidecektim ve ardından adli tıp raporunu inceliycektim.

MEYYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin