Aynamın önünde durmuş, bu sefer taehyung'a bakmak yerine kendime bakıyordum. O kadar heyecanlıydım ki, sanki kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi şiddetle atıyordu. İlk kez taehyung'la yüz yüze gelecek, karşılıklı konuşabilcektim.
Bu yüzden, bugün biraz özenmiştim. Üzerime kısa siyah bir crop, altıma yırtık bir kot pantolon, içine de file çoraplarımı giymiş, son olarak da beyaz-siyah bilekten spor ayakkabılarımla tamamlamıştım kombinimi. Tıpkı normal insanlar gibi giyinmiştim ve seviyordum böyle giyinmeyi.
Normalde burada beyaz dışında bi renk giymeyiz. Daha doğrusu onlar giymezler. Şahsen ben bu kurallara uymadığım için melekler diyarında
(yani cennette) uyumsuz olarak adlandırılırdım. Ve tabi ki uyumsuz olmamın bir sebebi daha vardı. Oda kanatlarım. Kanatlarım diğer meleklere göre daha farklıydı. Onların bembeyeaz kanatları varken, benim tüylerimin uçlarında siyahlıklar vardı.Bazıları bu yüzden beni sevmez, buraya ait olmadığımı söylerlerdi ki, bence haklılardı da. Ben buraya ait değildim. Hiçbir zaman da buraya aitmiş gibi hissetmedim. Sanki biri beni küçükken kaçırıp buraya getirmiş ve burası senin evin diyerek beni kandırmışlar gibiydi.
Asla bu diyarın kurallarına uyarak yaşamadım. Her ne kadar beni zorlasalarda, uyarsalarda olmadı. İçimden gelmedi ve içmeden gelemeyen bir şeyi de bana yaptıramazlardı. Bu küçükken de böyleydi, büyüyünce de böyle olmaya devam etti.
Beni kendileri gibi kurallara uyan, söz dinleyen, uslu ve çalışkan bir melek yapmaya çalıştılar. Hatta zorladılar ama beceremediler. Ben her zaman bu diyarda ki en farklı melek olarak kaldım.Ben kurallara uymaktansa, yasak olan her şeyi yapmaya daha hevesliydim. Küçükken sürekli gider diğer meleklerle uğraşırdım. Onları sinir eder, çileden çıkartır en sonunda masum ayağına yatardım. Girilmemesi gereken yerlere girer, yapılmaması gereken şeyleri yapmaya kalkışırdım. Yaramaz ve uslanmaz bir çocuktum.
Bu yüzden tanrı tarafından sürekli ufak tefek cezalar alırdım ama yine de akıllanmazdım.
Bir süre sonra tanrı bile alışmıştı artık bu yaramazlıklarıma, beni yola getiremeyeceğinin oda farkındaydı.Ama merak ettiğim bir şey vardı.
Benim, bu zamana kadar yaptığım yaramazlıkları, çiğnediğim yasakları herhangi bir melek yapacak olsa, tanrı hiç düşünmeden o kişiyi cennetten kovardı.Peki, beni niye kovmamıştı? Onca yaramazlıklarıma rağmen, beni neden hiç kovmadı?
Derin düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey, aynam'da açılan portal olmuştu. Taehyung, sonunda portalı oluşturmuştu.
Yüzümde oluşan büyük gülümsemeyle içime derin bir nefes çektim. Ve hiç düşünmeden gözlerimi kapatıp, kendimi portalın içine attım.Gözlerimi açtığımda ise içinde olduğum ev, ayna'dan gördüğüm taehyung'un eviydi.
Sonunda buradaydım. Onun evinde, onun yanındaydım. Ama sahi, o neredeydi? Taehyung neredeydi?Merakla etrafıma bakmış, salonun ortasında ilerleyerek seslenmiştim.
"Taehyung?"
"Taehyung nerdesin?"
Bir anda merdivenlerden inen adım seslerini duymamala arkamı döndüğümde, onu gördüm.
Tüm heybetiyle merdivenlerden inen adam, başını kaldırdığı gibi benimle göz göze gelmişti.O an tüm dünya durmuştu.
Kalp atışlarım hızlanmış, gözlerim dolmuştu istemeden. Ayna'dan görmekten çok daha farklıydı canlı görmek.Taehyung, beni görür görmez donmuştu. Olduğu yerde gözleri büyümüş, dudakları aralanmıştı.
O da, en az benim kadar şaşkındı. Ama onun şaşkınlığı, beni ilk defa gördüğü içindi. Benim ise, hissettiğim duygular yüzündendi. Nasıl bir tepki vereceğimi bile bilmiyordum.
Öylece durmuş, birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk.Sonunda kendine gelen ilk kişi Taehyung olduğunda, bana doğru yaklaşarak konuşmaya başlamıştı.
"Jungkook? Bu, bu sen misin?"
Şaşkın sorusu beni gülümsetmişti.
Dolu gözlerime rağmen, gülümseyerek cevap vermiştim."Benim Taehyung. Benim, biricik ruh eşim."
"Ama sen, sen hayal ettiğimden çok daha güzelsin."
"Eh, sana hem güzel hem de yakışıklı olduğumu söylemiştim ama öyle değil mi?"
Gülümseyip egolu bi tavırla konuşmam onu da gülümsetmişti.
"Gerçekten sensin." Diyerek bir anda ellerini belime dolayıp, beni kendine çekerek sıkıca sarılmıştı.Tabii bir anda sarılmasını beklemediğim için bir kaç saniye duraksasam da, sonrasında hemen kendime gelip kollarımı boynuna dolayarak sarılışına karşılık vermiştim.
Taehyung, başını boynuma gömerken bende dayanamayıp çok merak ettiğim kokusunu içime çektim.
O kadar güzel kokuyordu ki, bir okyanus gibi temiz, ferah ve huzur dolu.
İçimde oluşan çok farklı bir his vardı. sanki uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibiydim.
Tamamlanmış, huzurlu ve mutlu hissediyordum.Şey gibi... sanki uzun zamandır bir tatildeymişim de, evime yeni dönmüşüm gibi.
Taehyung'un kolları tıpkı ev gibiydi
ve ben artık kendimi olmam gereken yerde, evimdeymişim gibi hissediyordum.□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□
-Jungo'nun kombini-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naughty Angel (Taekook)
Fanfictionjungkook aynada görüp büyücü olduğunu fark ettiği ruh eşiyle tanışmak için can atar ve telefonuna aynası yoluyla mesaj göndermeye başlar. -Texting ağırlıklı düz yazı 28.02.24 #️⃣1️⃣