Bölüme geçmeden önce biraz sohbet etmek istiyorum,
yazmak, benim açımdan, hem kendimi bulmama hem de kaybolmakla sebep oldu diyebilirim.Acılarımızdan ve yalnızlığımızdan hepimiz bir şekilde kaçmaya, uzaklaşmaya çalışırız. Bense burada, sanki hem onlardan kilometrelerce uzaktayım hem de sanki tekrar hiç açılmamış yaralarmış gibi acıtıyorlar. Kelimeler parmaklarımın altından dökülürken kimi zaman tek bir cümleyi yazmanın saniyeler sürdüğü ama o cümleden sonra tek kelime yazamayıp saatlerce o cümleye baktırdığını biliyorum.
Çünkü bu okuduklarınız, her bir parçası benden, içimden bir yerlerden ve hayatımdan kopuyor ve burada sizinle buluşuyor. Sizin daha okumadığınız pek çok kurgum da öyle. Umarım bir gün onları da yayınlarım. Sizden ricam, bunu bilin, ve oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, çünkü önemliler, çünkü anlaşıldığımı hissettiriyorlar.
Herneyse.Şimdi bölüme geçelim.
İyi okumalar diliyorum!Bölüm şarkılarımız;
"Ankara- Vega/
İz- Femrez"Mercan;
Uyandığımda, daha doğrusu aylar sonra ilk defa uyuyamadığım uykumdan uyandığımda, bir süre yataktan kalkamadım. Saate baktığımda zaten daha alarmın çalmasına çok vakit olduğunu farketmiştim ve içimden kalkmak gelmiyordu. Bugün okula gitmeyecektim gidersem de geç gidecektim.
Sorumluluklarımız vardı, hepimizin hayatta sorumlulukları ve yapması gerekenlerin yazdığı gizli bir liste vardı kafasında. Benim listemdeyse öğrencilerimi korumak vardı.
Efsun'u düşünüyordum ve hiçbir şey yapamıyor oluşum, polise gidemiyor oluşum bitiriyordu beni. Oturduğum yerden hiçbir şey yapamamak ve ihtimaller denizinde kaybolmak korkunçtu.
İçimden bir sesse aslında yapabileceğim bir şeyler olduğunu fısıldıyordu kulaklarıma.
Sağ omzumdaki hissettiğim ağırlık beni bunun doğru olduğuna inandırdı.
Melek yanılıyor olamazdı değil mi?
Evet saçma şeylere inanıyordum ama ne yapabilirdim, bu da benim hayata tutunuş şeklimdi.Sağ ve sol omzumuzdaki günahları ve sevapları yazan meleklerden bahsediyorum evet.
Sağımdaki melek sevapları solumdaki günahları yazıyor ve ne zaman sol omzumun ağrıdığını hissetsem kötü bir şey yaptığım hissine kapılırım. Sanki defter daha da ağırlaşıyormuş gibi.
Çocukluktan kalan bir inanış diyebilirim, bir oyun gibi koymuşum kafama bunu ve yıllarca da oynamaya devam etmişim, ediyorum.Yataktan hızla kalktım ve üzerime gri bir kazak ve siyah dar bir kot geçirdim, çizmelerimi ayağıma çektim ve saçlarımı gsrip topuzdan kurtarıp hızlıca ellerimle düzelttim, montumu elime alıp hızla evden çıktım ve kapının önüne geldiğimde arabama atlayıp onu bulabileceğim yere sürdüm.
*
Arabayı park ettiğimde hızla telefonumu alıp indim ve karşımdaki binaya bakarken buldum kendimi. Ankara'nın ayazı buraya vurmuyordu anlaşılan, etraftaki insanların üstünde daha ince kıyafetler vardı ve bu uzun gökdelenlerin arasında ben, üstümdekiler ve arabam sanki buraya yabancıydık.
Halbuki Ankara en çok evim hissettiğim yerdi.
Topuklu çizmelerimin tıkırtılarıyla karşımdaki binaya girdim. Etraftaki insanların bakışlarını üstümde hissederken danışmaya doğru yürüyordum.
Karşımdaki sıkı topuzlu siyah takımlı genç takımla bana gülumseyerek bakarak kadına soğuk ifademle mırıldandım.
"Yağız Atalay için gelmiştim, burada mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKÂRLAR: MAHZEN(ASKIYA ALINDI)
Teen FictionAltı liseli genç tanışır. Altı liseli genç çok yakın olur. Altı liseli genç bir suça karışır. Ve bir ceset bulunur. :) *YETİŞKİN İÇERİK, UYGUNSUZ ÖRNEK VE DAVRANIŞLAR İÇERİR* *TÜM HAKLARI SAKLIDIR VE ŞAHSIMA AİTTİR.*